0
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
88
Okunma
I.
Göğsümde yarattığın iz,
Bir kadın elinin sessiz dokunuşu gibi derin;
Ne kanar, ne kabuk bağlar,
Sadece sızar, gecenin içine doğru.
II.
Adını anmıyorum artık,
Çünkü her harfi bir kıyamet oluyor içimde.
Diller susuyor, gözler konuşuyor;
Kelam, dua olmaya çalışırken kırılıyor.
III.
Bir gece vakti, mavi ayın altında
Sustum.
Ama suskunluk bir sessizlik değil,
Sol yanımda bir tufanın ayak iziydi bu.
IV.
Cümle cihan toplanıp gelse,
Bu iç çığlığı bastıramazdı;
Zira her yankısı,
Kalbin karanlığına yazılmış isyandı.
V.
Yalnızlık bir odaya sığmaz bazen,
Bir şehri sessizliğe boğar;
O şehirde yürüyen ben değilim artık,
Bana benzeyen bir suskunluk belki…
VI.
Seninle değil, senin benden gidişinle
Çarpıyor zamanın kadranı.
Akrep yelkovanı değil,
Vicdanımı kovalıyor her saniyede.
VII.
Nar taneleri gibi dağılmış anılar,
Her biri bir yerimden kanatıyor.
Ben artık şiirle yıkanıyorum,
Ama kalbin najâsı, suyu kirletiyor.
VIII.
Anka ben, Hüma sen demiştik bir zaman;
Uçmadık.
Çünkü göğsümdeki barut ıslaktı,
Yanmadı; sızdı sadece, iliklerime.
IX.
Şimdi her adım, bir dua,
Her nefes, bir patlamanın sessiz öncesi.
Çünkü aşk değil bu artık,
Bu, kalbin najâsına yazılmış bir baruttur.
HABİB YILDIRIM / BÂİN-İ ADLÎ / LARDES SYMPRA