1
Yorum
10
Beğeni
5,0
Puan
266
Okunma

Her gidiş bir ölüm hâlini taşıyor,
her kavuşma sinirsel bir harp...
Bazıları limon sıkıyor hayata,
bazıları da limonu sıkıyor bardağına...
Çok çaresizlik görüyorsun ama sadece kendi çaresizliğini yaşıyorsun, tek başına...
Ayakta duramayan da sensin,
ayak uydurmaya çalışan da...
Bu nasıl bir tezat?
Oysa, günler geçmek bilmezken,
senin sana bile sözün işlemezken,
’Daha neyin peşindesin sen?’ diyorsun da, öylece kalıyorsun…
Hayal edemediğin şeyleri yaşayınca,
’halledeceğim’ dediğin ama halledemediğin acılar kapını çalıp kaçınca,
biraz daha fazla durup düşünmen gerekiyor belki...
Vıcıklaşmış dostlukların salyaları ellerini kirletirken,
sahte gülümsemeler yüzleri pisliğe dönüştürüyor.
Güzel olan sevdalar, umutlar, tükenmez gerçekler varken,
niye böyle olduğunu düşünüyorsun?
Var olan gerçekleri ifade etmek sözlüklerin işi değilmiş.
Asıl olan, her şeyi kabul edebilmekmiş halbuki...
Hallolmayan şeylerin şerefine
ve gelmeyecek olan o mavi geminin seferine ’merhaba’ demekmiş...
Bir ’merhabayı’ hayatına katmak, hayatından akıtmakmış...
’Elveda’ diyen merhabalara...
Merhaba.
İyi adamlar ölümsüz olmuyor.
Ve iyilik denen meret
hiç de şişede durduğu gibi durmuyor.
Yunus Yaşar
5.0
100% (4)