0
Yorum
6
Beğeni
5,0
Puan
161
Okunma
Ah güzelim!
Güzel ne, bilmek mümkün mü senin için?
Benim için...
Güzele akan gönlüme tenkidin...
Şu somurtaknlığın, tehdidin...
Ah güzelim!
Birde ben anlatayım, seni sana.
Uzakta değil, uzaksın.
Vaha değil, serapsın.
Gönlün kaskatı, çöl gibi kuraksın.
Kalbimde derin bir firaksın.
İki taş yontsam karşılıklı.
Biri gizadan, diğeri artemisten.
Çölünü döksem saatime.
Ve bir sorunun cevabını beklesem...
Neden?
Neden karşılaştık biz seninle?
Nereden doğduk bu dünyaya söyle?
Ve neden sana aşkımca aşıksın, olimpos zirvelerine.
Söyle afrodit; neyimi beğenmedin benim?
Kefiyem mi seni irite etti?
Deveye bindim diye mi?
Üstüm başım çöl kumu evet.
Fırtınam durulmadı bir türlü.
O devrilen saati gördün mü?
Kumları altında boğulan benim çünkü.
Söyle kara kaşım, kara gözüm.
Kavruk tenim söyle, hangisinden böylesine iğrendin.
Beni kölen edip kolezyumda dövüştüren sendin.
Halbu ki şiirler de okuyabilirdik panayırlarda.
Atlarda yarıştrır, kılıç kalkan oynardık.
Kılıçlar kavisli olmaz mı asla?
Belki Hurma da tatlıdır.
Üzüm mü yemeli illa?
Oysa eli boş da gelmemiştim.
Geldiğim yerden çok şey getirmiştim.
Benimle çok alay ettin.
Kılıcımla, kalkanımla.
Cübbem ve sarığımla.
Ne yediğime yemek, ne bindiğime binek...
Bildiklerim manasızmış buralarda demek.
Ah güzelim!
Niçin seni bu kadar sevdim?
Kirpiklerini deveminkine mi benzettim?
Dudakların çöl gibi diye mi?
Belki Gözlerin serap, saçların Hurma dalları.
Yada belki ben seni sevmek istedim.
Ah güzelim!
Bana çok zulmettin.
Doğuda ben kumlarına batarken,
Batıda ışıl ışıl doğan sendin.
29aralık23
5.0
100% (2)