Serzeniş
Üzerimizde toz toprak ariyet!
Kesilmiş idam fermanı mı var? Mümkün mü zilletten nekahet? Bu illetin bir dermanı mı var? Sanki bu huneynde ki vahamet! Kana bulanmış el, düşmüş alamet! Devesini dolu dizgin sürecek cesaret, Yuları zaptedilmez kusva mı var? Erketede pusmuş adavet! Kılıçların kabzasında kasavet! Diller bilenmiş daha bir sert! Omuzların silkelenecek tozları var! Hak pazarında neşr-i dalalet! Bulunur mu hiç hakka delalet? Bu ne tenakuz bu ne garabet? Sinelerde temrenin acısı var! Zehri meknun dillerde vecazet! Mahsur dimağda, menşur sefahet! Haşa mütebaki; kah hadis, kah ayet! Rahimlerde Numan’ın sancısı var! İşi taşkın oldu her melanet! Bizi mehcur koydu her maunet! Doğar mı bir Ebu Hamid muhammet? Dimağlarda nurun mezahiri var! Güruh-u Naciye’nin mümessili gaybet! Enani mükebbirin nasibi hayret! Bu kesif zulmette en büyük devlet! Müminlerin muhlis duası var! Bir münazaaya tutuşmuş ümmet! Öz vatanda çektiğimiz gurbet! Kararmış kalplere işler mi hidayet? Belki taştan bile katısı var! Dizler kuma battı kabardı zimmet! Alnımıza çalınmış kara zillet! Bu gafleti, nisyanı yarabbi affet! İçimizde günahsız kulların var! Bir cürüm kambura mihnet! Çölü döksen tükendi mühlet! Gün doğar mı imdi nihayet? Ufukta ebabillerin sevadı var! Yetti çektiğimiz biçare esaret! Necdet müjdelesin kuşlar, necdet! Avuçlar semada, bekliyor rahmet! Allahın mutlak bir hesabı var! Çah-ı yusuf terbiye-i sabavet! Bu çilenin medarı saadet! Gayabete düşüren, kervanı yollar elbet! Her yusufun bir kemali var! Bu membağı Kevser vecazet! Belki ilahi teveccüh ve inayet! İnşallah açacak bu zalamet! Her gecenin bir sabahı var! Olmasın tevccuhümüz fehamet! Olmasın derdimiz fesahet! Bir müsvedde karalasın ahmet! Üzerinize Allahın selamı var! (16 mayıs) |