3
Yorum
29
Beğeni
0,0
Puan
471
Okunma

gözlerimin baktığı ufuklar
nerede
fırtınadan arda kalan
paslı tellerle çevrili
o hareler şimdi...
"papatya suyu ile yıkanmış mektuplara"
koşarken aşk
vurulmuştu
onu yaka paça tutup
bir zindana kapattılar
aşk bu
bütün aydınlığı cebinde
gizliyor sımsıkı
karanlıkta çiyanlar yılanlar
bir de körlüğün kendisiydi
fısıldayan
kuşların bile ağladığı
terkedilmiş toprak
bu günahsızların ahını mı aldı
böyle kan kusuyor
tanrılar
bu yüzden mi kanlı bıçaklı
güneşin gülüşü eksilmezdi
bin tanrı iliydi oysa
ruhumun altında kayan bu yer
beni bana düşman eden bu dağ
kaşları çatık ağaç
ölümüne
ölüme akan ırmak
fikrimi kapacak rüzgâr
ağdalaşan ilişkilerin pisliği kapışılırken
zamanın kör izinde
kıyamete koşan ayaklar gibi
vuruldu
Tanrının tanımadığı çocuklar
ve papatya düşleri
şimdi bir paket yalnızlık açıp
hüznümü ciğerlerime çekeceğim
yalnızlığımdan kalan izmaritleri
yağmurun doldurduğu ay ile
boşluğa fırlatıp hissizliğimle ezeceğim
saatime baktım
endişelerimden azade
saatime baktım
aklıma üşüşen soruları kovdukça
kuyuda can çeki/şi/yor gözlerim