5
Yorum
41
Beğeni
5,0
Puan
578
Okunma
Puslu sabahın sisli soluğu siliyor gölgeyi;
Yalnızlığın dik uçurumunda gözyaşları kayayı ıslatır;
Çatlaklı toprak, kalbi burkan bir hüzünle kavruluyor...
Zaman eridi, anılar dondu;
geriye kaldı sadece bu derin, dehşetli sükunet.
Akşam, Buğu Kapısı’nda,
Ağrının acı çığlığı aydınlatır solgun yıldızları,
Sessizliğin yırtıldığı o an, bir nur tanesi.
Sen, en karanlık anda umudun fısıltısısın.
Bir ç’ay vaktine sevgilim...
Yağmurun yavaş yüreğiyle yükselir narin umutlar, ıslak kirpiklerin fısıltısı sözleri;
Kalbime salarsın kanat seslerini.
Başlar büyülü bir sağanak,
O kederli engin limanları doldurur sonra başucuna dalgın sevdaları...
Yamalı göklerin altından süzülür kırlangıçlar,
Sayısız yolculukla yontulurken ömür,
Binlerce özlemin rengini işler;
Çiçek çehrende çatlayan anılar gibi solar.
Hüzün bulutunun ıslattığı yâr bakışları ısıtır avuçlarımda en kırılgan yanımı,
Yazla güz arasında ince bir çizgi;
Mevsimlerin iç çekişidir, bir hasretin şarkısı:
Topla beni sevgilim, yorgun ruhumu ısıtacak
Bir ç’ay vaktine...
Yüzümde sabahın taze teni,
Hasretin yaktığı kor alevidir;
Tellerimde akşamüstünün lacivert rengi,
En saf yanımı sunarım meçhule.
Tüm bunlar, özlemin sesiyle çöken şehrin ağırlığı,
Dudaklarımda açan kan kırmızısı bir gül.
Hani sessizce ölürdü ağaçlar, ihtimaller yaraların derin izinde...
Özlemimin közünde,
Fırtınalı bahçelerde asil ve çılgın ay...
Geceme öyle bir esinti siner ki,
Hüzünlü çığlıkların ışıltılı izleri.
Dünya çöllerine bak,
İşte bir tek gözyaşında gizlenir mahşer, aşkın sırlarla dolu yolculuğunda.
.
5.0
100% (16)