0
Yorum
2
Beğeni
0,0
Puan
129
Okunma
Bir nefes gibi yutuluyor içimdeki dünya,
Ne acı, ne hüzün, bir isim bile koyamıyorum.
Her saniye, ağır ağır,
Bir taş gibi bağlıyor ruhumu derinlere.
Direndim.
Nasıl direndim bir bilsen.
Ama yorgun bir dal gibi artık,
Kopmanın eşiğinde umudum,
Kendi sessizliğimde çırpınıyorum.
Geceler uzadı, gündüzler kısaldı,
Zaman hep aynı oyunu oynuyor.
Kaç kere söyledim içimdeki boşluğa:
“Daha ne kadar dayanacağım sana?”
Kelimelerden ördüğüm duvarlar,
Bir bir yıkılıyor üstüme.
Hiçbir şey tutmuyor elimden,
Ne bir ses, ne bir nefes.
Oysa bir zamanlar,
Küçük mutluluklara sarılmıştım.
Bir kuşun kanadında saklı sevinçler,
Bir damla yağmurda umut.
Şimdi hepsi sessiz, hepsi uzak.
Dibe çekerken beni karanlık,
Sonsuz bir boşluk var ayaklarımın altında.
Ama işte, en çok da bu boşluk yoruyor insanı.
Boşluğu doldurmak için çırpınmak,
Bir avuç ışık aramak karanlıkta.
Ne zaman bir çıkış yolu bulacak gözlerim?
Ne zaman yükünü bırakacak bu yorgun kalp?
Sorularla konuşuyorum hep,
Cevapsız bir yankı,
Kendi yalnızlığıma sarılıyorum.
Ama bir şey var,
İçimdeki en dipten fısıldayan.
Duyuyor musun?
Belki bir çiçek açar yine,
Belki bir gün, bu gölgeler kaybolur.
Hislerim koyboluyor bu derin uçurumda,
Kendi içimde kayıp bir yolcuyum artık.
Ne bir harita var elimde, ne bir yıldız,
Yalnızlığın pusulasında dönüp duruyorum.
Belki de düşmek, yeniden doğmanın sesi,
Belki karanlık, ışığın ilk adımı.
Yine de, umudun gölgesine tutunarak,
Bir gün kendimi bulurum diyorum.
RAMAZAN ACAR