3
Yorum
24
Beğeni
5,0
Puan
522
Okunma

Gelen eylülle bi ilgisi yok anlatmak istediklerimin
Pek beceremiyorum senden sonra hayal kurmayı
Yuvadan düşmüş yavru kuşa say kalemimin beceriksizliğini!
Öznesiz bir şiire başlamışım, hem de imlasız
Hülasa bir hasretin gemileri yanaşmış müsvedde şiirlerimin limanına!
Kırkikindi! Hem de bu mevsim! Ne diyebilirim ki Doğa anaya…
Yüreğimde sevgiye dair habis bir açlık
Son kadehimin dibine bir dip not düşüyorum
Koyu kahveye boyuyorum rücu sözcüklerimi!
Her akşam böyle olurum işte…
Tambura bir bağlamada yolcum üşümüş türküsü çalar
Cümle kapılarından kovulan ben, parantez içi komalara girerim!
Akşamın serinliği mi gecenin karanlığımı?
Safran sokağını sarmış içimin hüznü!
Son yanılgıma bi bahane lazım şimdi!
Koridor, koridor, ahhh o koridor
Sarı ışıklar, mavi sandalyeler, saf tertemiz bir kucaklaşma…
Aşk varsa; her dönüşü, cinayet mahalli değildir sevdalıya!
Bazen devri düş olurmuş zaman, bazen de yeniden doğarmış İsa
Çatlatırmış yumurtanın kabuğunu canım dediği bir varlık
Müptezel diye yazılırmış ölümün adı!...
Bilinmezmiş beyaz kefenlerde mavi ölümler
*Gökten üç yıldız düşer; gerçek olurmuş tüm mecazlar!
Yeni bir hikâyeye soyunurmuş rengârenk sözcükler, eprimiş kelimeler
Ve
süngüsü düşermiş aşkın
Herkes biraz sen, ya da hiç kimse sen değilmişken
Hava soğumaya başladı, farkında değilim
En çok ben mi üşüyorum yoksa yalnızlığım mı?
Bir Leyla hikâyesine iliştirip içimin ıssızlığını öylece sızıyorum...
5.0
100% (13)