7
Yorum
18
Beğeni
5,0
Puan
175
Okunma
Mobilyacı kalfasıydı
Sessiz dingin
Ağırbaşlı bir çocuktu Mustafa
Soru sorulmadan konuşmaz
Karışmazdı hiçbir mevzuya
Genişçeydi omuzları
Taşı sıksa suyunu çıkarır derler ya
İşte öylesine heybetli
Öylesine de yakışıklıydı hani
Ne zaman atölyeye varsam
Elimi zorla öper
Hoş geldin amca derdi
Bende onu yanaklarından öperdim
Çam kokardı talaşa bulanmış yüzü
Bakışları
Bakışlarının tarifi yoktu
Ayırt edemezdim
Gözlerinde gördüğüm hüzün mü?
Yoksa öfkemi?
Beşiktaşlıydı Mustafa
Siyah beyaza vurgundu
Beyaz bir ahşabın üstüne
Simsiyah harflerle
Siyahın kaderim
Beyazın hayallerim yazmıştı
Atölyede kalırdı Mustafa
Üst katta bir odacığı vardı
Ustası da bilmezdi hikâyesini
Boş ver hikâyesini üstadım derdi
Bana insanlığı lazım
Ki o da ziyadesiyle mevcut Mustafa da…
Atölye önü küçük bir bahçesi
Renk renk açan çiçekleri
En çok da kırmızı karanfilleri vardı
Her yemek molası
Kafesini açıp uçururdu güvercinlerini
Kitap oku Mustafa demiştim bir gün
Kitap oku
Ve o günden sonra
Kitap dayandırmaz olmuştum Mustafa’ya
Kitaplarımı getirdi bir gün
Amca bu bende kalsın mı?
Kuyucaklı Yusuf’tu elinde tuttuğu kitap
Kalsın Mustafa’m kalsın ama
Neden bu kitap Mustafa’m dedim
Kendisiyle ilgili sorduğum sorularda yaptığı gibi
Yine sustu, yine öylece baktı gözlerime
Acı vardı gözlerinde bu defa
Hem de hiç dinmeyecek bir acı
Aylardan mayıstı
Günlerden Pazar
O acı haber geldi
Gardaş dedi Mustafa’nın ustası
Kaybettik Mustafa’yı
Mustafa’yı kaybettik gardaş
O gece üç kişi basmışlar atölyeyi
Sarmışlar Mustafa’nın etrafını
Saldırmışlar üç koldan
Dedim ya Mustafa her gürültüye pabuç bırakmaz
Öyle de olmuş
Yıkmış ikisini yere ağır yaralı
Kendide yaralanmış Mustafa’m
Ama yine de savunmuş kendini
Son nefesine kadar…
Masasında açık kalmış
Kuyucaklı Yusuf’un kitabı
Ve kitabın arasında siyah beyaz bir resim
Gömleğinin göğsünde üç kan lekesi
Uzaklara bakılıydı gözbebekleri
Gülümsüyor gibiydi dudakları
Usulca yaklaştım yanına
Kalksana Mustafa’m
Haydi, kalksana dedim
Kalksana evlat kalk da öpsene elimi
Okşadım saçlarını
Eğilip öptüm önce alnını
Sonrada yanaklarını
Her zaman olduğu gibi
Çam kokuluydu yine yanakları
Şafaktır vakit bir düş görülür
Namus, töre, yöre hükümlüdür ecel
Maziden bir sayfa açılır
Ve ak kâğıt üzerinde
Kapkara bir yazıyla yola düşer
Yitip giden canların hikâyesi