0
Yorum
5
Beğeni
5,0
Puan
259
Okunma
Destan-ı Çaycu adlı şiirimin devamı. Rüknettin bu sefer Galatasaray Lisesi yakınıdaki çay ocağından istifa edip Galata civarındaki eski mekanına geri döner. Rüknettin fena halde aşk acısı çeker. Hayriye abladan mektup bekler lakin mektup gemisi zarfları denize boca eder. Rüknettin bıyıklarını kıraltır. Aklını ufalar. Aşkından ıstıraptadır. Ben ona Hayriye abladan haber getirince sevinçten dükkanı kapattı. Garip adam Rüknettin. Yaşamasa da garip. Keşke yaşasa.
Sen nasıl çay demliyorsun ?
Gözümden kaçmadı gamzelerin
Bırak üstü kalsın markaların
Kırmızı, mor, mavi siyah
Rüknettin hecelemeden konuş
Aşk mı demlidir günah mı ?
Taşlı sokaktan galataya doğru beyaz gömlek
Güvercin bardağına kasvet
Dişleri altın sarısı elleri bereket
Filizlenen başak gibi çıkar
Rüknettin kasketini takar
Sobayı çırasız yakar
Ninni parmaklarından doyar çocuklar
Kılavuzu köy çeşmesinden alır dualar
İbriğinde güvercin izi var
Kanatlarını açar çayları dağıtır Rüknettin
Şimdilerde suskun suskun bana bakıyor
Gideceğimi anladı bana caka satıyor
Paltosuna çörek otu koyuyor
Nazar edeni çokmuş öyle diyor
Rüknettin hakkını helal eyle sokaklar sana emanet
Şiir duyunca kulağını semaya ver
Megafondan cılız bir sesle
Çayı demli
Gönlü elemli
Dili kalemli
Geliyor Rüknettin
Bana müsade delikli kuruşun üstü alınmaz
Rüknettin kepenkleri kapat lambanı yak
İki sandalye arasına bir minder
İşte hasırdan altında mis gibi yatak
Bekçiler ekmek sırasına girerken
Rüknettin uyan yeniden
Tereyağı peynir yumurta ekmek
Sabahtan doldur rahmeti Rüknettin
Hayriye ablanın selamı var
Sincaplar, kediler, güvercinler seni özlemiş
Mektubun düştü denize
Kim inanır bize
Rüknettin çaycunun hasıdır amma
Hikayesi muamma !
5.0
100% (1)