2
Yorum
11
Beğeni
0,0
Puan
419
Okunma
niye anlatamıyordum ağzımdaki kovuğu
oysa her gece yalvardığınız oluyordum
ağaç bacaklı fahrettin
çocukluğumun sadrazamı
şimdi bütün şiirlerde başbakan
çatılara çıkıp kuşları taklit ettiğimizde bile
ölüm şakacı bir matem şarkısıydı sadece
penceresini açıp hayalleriyle uğraşanların
kulaklarının arkasından geçen
bir vızıltıyı tekrarlıyordu serçe
kalmadı takatim
buğu ve karmaşa ağzım
labirentlerden sızıp
tam yerine konuyorsa ne lazım
yaşlandıkça yaslanıyordu hayat
menevişler panayırını yutanlar için
genişledikçe gerileyen ümitler
öpüştükçe
içinden çıkılmaz bir hal alıyordu dudağında
sezgisel mevsim sürüsünün gürültüsü
o anı baştan başa yutan sabahtır
yeniden dirilmek için getirdiğim söz
yetmiyorsa seni sevmeye
kabuğuma takılan sevgini yaşatmak için
devretmeye razıyım her şeyi
bu eziyetli ömre.