13
Yorum
42
Beğeni
4,8
Puan
1690
Okunma

Yürek suçsuz, vicdan rahat ise
her sokağın sonu umut doludur~
Bu kentin sokakları hüzünlü
Caddeleri geniş ve uzun
Civarda Gesi bağları var üzümlü.
Birde...
Çocukları var bu kentin
Yaz, kış erimeyen, Erciyesin başı gibi
Gözlerinde donmuş karlar.
Soğuk bakışları yürekleri dağlar.
Buğulu güneşi görseler erir akar belki gözyaşları
Sırtlarında yumru gibi durur nefesleri
Doğarken boğazlarında kalmıştır hevesleri...
Çocukları var bu kentin
Uyku yerine her gece
Umut penceresinden gökyüzüne bakıp ayın doğuşunu beklerler.
Ayın şavkı bazı geceleri denk gelir camlarına yahut da gelmez.
Yaşları genel olarak dört ile on dört arası
Bazısı anne ve babalı
Bazısı hem yetim hem öksüz
Giyimleri sade ve süssüz
Bir bakarsın dudak büzmüş,
Bir bakarsın göz süzmüş,
Bir bakarsın bilinmez kimler kimler üzmüş.
Çocukları var bu kentin
Hepsinin saçları aynı uzunlukta
Bazısı erkek, bazısı kız
Bakınca anlamazsın hangisi erkek hangisi kız!
Erkeği de masum, kızı da masum,
Eli değmesin namussuzun
Bu çocuklara kıyanların
Ömrü darağacında kurusun
Bu çocuklar tüm ulusun
Eli değen it,
it gibi ulusun!
Çocukları var bu kentin
Okul yolunda başları ve bakışları önde.
Yürürken, yüzlerinin resmi yerde, gözleri daima gölgelerini izler
Ah biçare yavrum Acısını içinde gizler.
Okul yolu denilen cadde çetin!
Yol üstünde sol tarafta koca bir bina
Binanın girişinde bir mahkûmun gözyaşları
Çocuklar karşı karşıya gelir her gün,
Bunun gibi onlarca mahkûmla...
Köşe başında Mavi renkli kocaman bir tabela
Tabela da yazar (Vicdan sokağı!’)
Sokağın sağında kolluk kuvvetleri
Solun da sulh ceza mahkemesi
Sonunda ise ufka açılan garip ince bir yol
Yolun sonun da yetimhane denilen yuva.
Çocukların arkasın da kalır bir mahkûmun bakışları
Aklında muammalı bir soru
Soru içinde sessiz bir çığlık
Çığlığı yırtan bir kimsesizlik.
Benim kızım da büyüdü mü?
Düşündükçe içinden çıkmaz telaşı
Kararır bakışları, bir ıssız acı yürür gözlerinden yüreğine
Koşup gitmek ister çocukların arkasından ama Azad eylemez kaderi.
Keder dolu göğsüne sığmaz olur nefesi
Kelepçeli elleriyle silerken gözyaşını
Fayda etmez ne güneş ne de bir ateş
Ruhunun koyu karanlığında üşür...
Çocukları var bu kentin
Karşı karşıyadır okulun ön kapısı ile
Karşı binanın suçlu giriş kapısı
Arka çıkışı ise kolluk kuvvetleri.
Kaderleri gibi araya sıkıştırılmış bir okul
Okulun penceresi bakıyor ’vicdan sokağına!’
Küçüklükten eziliyor yürekleri
Ne yapsalarda kabul olmuyor dilekleri
Acıyla bakıyorlar mahkûmun binaya girişine
Başı önünde davaya gidişine.
Birisi diyor büyüyünce avukat olacağım.
Diğeri diyor hâkim olacağım,
Mahkûmun elleri çözüp düştüğü zindandan kurtarıp Azad edeceğim.
Özgürlüğe kanat çırpan bir kuş misali
uçup konsun yuvasına,
Kavuşsun sevdiklerine.
Hem mahkûm hem masumsa
Belki de bu mahkûm benim babamsa.
Kime sorsalar sorulmaz
Sonu hayır da olsa
Masum adam, dam da yatmaz
Hayra yorulmaz...
Mahkumun yaşı 50-55 arası
Duruşundan belli boynu bükük ağır yarası
Cebinde yok bir dal cigara parası
Şuan düşündüğü tek şey tanımadığı evladı ve davası
Çocukları var bu kentin
Kimisi mahkûm kimisi mevta çocuğu
Yetim hanenin kimliksiz çocukları
Burunlarından gelir yedikçe yemekleri
Her gece ay’ın doğuşunu beklerler
Her ay doğduğunda, anne baba diye
Dua edip rab’lerinden medet isterler.
Gözleri gündüz bir mahkuma takılır
Gece olunca boş çerçeveli bir duvara
Hey yavrum! Doğmadan yetimdin sesini Hak’ka
kim duyura...
Sorsan denilmez
Derine inilmez
Mahkumun suçu bilinmez
’Ya kaderdir ya keder’
Kessen ipini kim ne der.
Payımıza düşen kimsenin bilmediği cevapsız bir bilmece
~
Zil çaldı Çocuklar ders saati
Bakışlarınızı kapatın vicdan sokağına
Sarılın umutlarınıza
Kim bilir belki bir gün aydınlığa çıkar yolunuz
Umut ile...
Hüzünlükent Narin
5.0
95% (21)
1.0
5% (1)