0
Yorum
13
Beğeni
5,0
Puan
2650
Okunma
neresinden başlasam kendimin
ömrümün yırtık libâsını anlatmaya matilda
hem hangi terzi bunca mâhirdir ki
bir yüreğin söküklerini onarmada
paramparça
yaradandan b’aşka
tutup söksem yıldızları gökten
bastırsam yaralarımın kabuklarına
saklamaya çalışsam kandan parıltıları
gözlerimdeki hüznü örtebilecek
bir gök bulunur mu ki matilda
gündür gelir
yaşlı bir sahafın titrek ellerinde
eski bir kitapta sararmış
mühür dağıtan gözyaşlarım
dile gelir
ve sana dair sakladığım inciler
dökülür bir bir
ben sana gökyüzü
kendime uçurumdum
çığlık çığlık filizlenirken sen
içimdin
susarak yok olmayı öğrendiğim
ninemin çeyiz sandığında unutulmuş
bilge dedemin günlüğünden devşirdiğim
bilmem hatırlar mısın
‘’ağlama diyordun ağlama’’
hasret kokan mektubunda
öyle ısmarlama ‘’ağlama’’ demek
merhem olabilir mi
en acı tütünün bile kâr etmediği
asırlık yaralarıma matilda
dağındım
d a ğ ı l d ı m
artık
kaynağı kurumuş bir ırmağım
‘’sana sığınak
kendime sağanağım’’
var olanı
ve var olacak olanı
çürüten zaman
çürüyor soluğumda matilda
çağdaş olamadım belki
çağdışı sevdim
modern zamanların ötesinde
bütün ilkelliğimle
tutundum acılarına matilda
gün geldi
katran geceler içtim
konuştum yaralarımla
şiirler kustum
azap odalarında
taze bir ölü gibi sustum
biraz adem
biraz yusuf’tum
ne havva olmanı bekledim senden
ne de züleyha
ayet ayet nakşettim
ruhunu ruhuma
-hikayeler anlattım-
dinden,mitolojiden
Muhammed’den,Nemrut’tan
İsa’dan,Barsisa’dan
dağların ardından
güneşin çocuklarının
yolladığı selamlardan
uzak yolları gözleyen
ciğeri ağzında annemden
henüz çocukken
bana biçilen kefenden
benliğimi sarıp sarmalayan
en çok da senden
cehennemi yaşatsan da
gidemememden
hayırsızımdın
hayır hayır sakın yanlış anlama
hayır, sızımdın
saçlarını tütün kokan ellerimle
sabırla ördüğüm
ay parçası kızımdın
duvarda unutulmuş
şiir işlemeli
çalamadığım sazımdın
kederde çoğum
kaderde azımdın
gözleri şarabım olan
bir çift üzümdün
beni benden çalan
gönül hırsızımdın
yokuşta düzüm
susuşta önsözümdün
bitiremediğim şiirim
kaçamayacağım alınyazımdın
zenci bir çocuğun gözlerindeki
mavi hüzündün
dışardan ay
içerden matruşkaydın
içinden çıkılması zor bir labirenttin
boynuma dolanmış kementtin
şimdi ben yorgun bir bedeviyim
sen uçsuz bucaksız bir sahra
her yıkılıştan sonra
diz çöküp
açtım ellerimi göğe
yalvardım Allah’a
-dedim ki-
ya Rabb
sendendir
s/onsuzluk dairendir
bin kez düşşem de toprağa
tut yüreğimden
kaldır şaha
öldür beni
onun yolunda
bir daha
bir daha
bir daha
Necat USLU
5.0
100% (5)