1
Yorum
6
Beğeni
5,0
Puan
1023
Okunma
Dilimde tüysüz bir kekreksilik
Mazinin yosun dolu duvarlarında
Taş canlılar devrinden kalma
Kalp ağrısı
Yüreğim kıpı kıpır
1970’lerden öten bir güvercin
Selanik ve eşrafı sonra Gümülcine
Mehtaplı bir Üsküdar akşamı
Yüreğim kıpır kıpır...
Sandığım onca sancılar
Halbuki boşa kürek çekmek gibi
Yani aynalarda bedensiz
Ruhsuz bir çift göz-denizi
Eğildim elimde taş bitti
Yutkundum sıcak simit
250 Bin Liraydı o zamanlar
Kar altında kestane kokusu
Sıcak bir damla adaçayı
Velhasılı kelam çaresizlikten midir ? Nedir
Elimde ağlayan bir dev var
Şiirden bedeni köhne bir saati
Kırlangıçlar yuva yapmış boğazıma
Kokusu kına kına tışlarken sokaklara
Bir imbata kaptırmış kendini
Güvercin kanatlı bembeyaz yelpazem
Saatler geçiyor elvedalar ardılından
Miğdemde sancı artıyor
Bir mahzende kalmış iki kedi
Yalnızlık otomobil camındaki buğuymuş meğer
Gazetelerde boy boy resimler
Kirlenmiş bir somun içinde
Terlemiş namus kokan ekmek
Yağmurla gelen para kokusu
Islak tüten bacalarda
Yanık bir türküden öte
Yanık bir sevdayım ben aslında
Girdapsız bir rüzgarın ürünüyüm.
Dağ yamaçlarında kokan çiçekler
Hangi yerdesin bilmem ama
Yüreğim.... senin avcunda işler...
Gizliden girdiğim o bahçeler
Köşkten tasavvur o eski evler
Tahta kokusuna ıslak süpürge değmiş gibi...
Anneler temizliyor evleri
Elimde bağçesiz buğday çiçekleri
Beyaz....
Kar kuyularından koparak gelen
Sel sularının öptüğü menekşeler
Hepsi bir hayal ü hülya imiş....
Yağdanlıktan damlayan ve alevlenen
Çorak arazideki güne bakan gibi
Ustaların ağzında eriyen
Buhurdanlı çaylar...
Sohbetlerde memleket meselesi...
Dillerde dua ellerde makinalar...
Hızır aleyhisselama dua eden
Namazda bir selada bir aynı koku
Bereketsin sen aslında
Yüreğimdeki bu acı ve korku
Zamanın gidişinden değil
Bir daha gelmeyişindendir.
Zaten az çok bilirim kendimi
Elimdeki somunu vermeden bir mazluma
Rahata eremem ki
Sonra garibim ben yoksulum
Tenha ve boş bir seraba yolcuyum
Ne gömülür düşüncelerim
Ne eksik kalır hecelerim.
Gecenin bir vakti kalbimin ağrısı geçsin diye
Yazdım sana ey dost !
Şiirimi oku ve selam eyle naif ruhuma
Ispartadan Sandıklıya
Oradan Balıkesire doğru
Trenle etrafı güneşlerken gözlerim
Çok şiir yazdı sana
Acıyor işte kalbim
Kainatı anlamak ve öğrenmekle geçti gitti ömrüm
Gözyaşıyla ıslanmış bir taş mermer gibi
Nice bayramlarda mektup gönderdim ellerine
Bilmem şimdi bu ıslık kokusuyla gıcırdayan dişim
Hangi pınardan su içip sızlayacak ?
Şimdi hangi nağmeyi eşsiz Ağustos gecelerine bırakacak
Sokağın adı Yaylağan Sokak olunca
Dedenizden kalan bir yadigarı görünce
Ve avuç içinize sığmayan heyecan
Nasıl kalbinizi ağrıtmasın ?
Bir de siz sahip çıkamamışsanız eğer
Nasıl yadigara bakıp diliniz duaya varsın ?
Elimde kalem var
O yüzden gurbetteyim
Şükür ki lisanım birdir benim
Diyor ya şair:
Sevelim sevilelim...
Kainatı kucaklayan öğretmenim ben
Gidiyorum dedim elimde bavul
Gönlümde ilk günkü aşk ile
O ilk başladığım sıralarda
Baktığım kara tahta
Şimdi ardımda
Ben bakıyorum eğitim ordusuna
Benim çağ dışı bir ilhamla aşık olan
İlmin erdemine, erdemin irfanına
Söylediğim her şeyi unutuyorum sonra
Şafak sökmüş bizim buralarda
Adım muallim olmuş bir anda
Evladını dua ile gönderen analarla
Kapıyı çalan kim ?
Bilmem ki bu heyecan ne zaman bitecek ?
Somun ekmeğin arasındaki peyniri
Daha kaç çocuk kemirecek
Soba kokusu ile uyanan kalfalar
Nice körpe gözlü yavrularını okşarken
Sabah 6.30
Çok uyandım ben
Çok namaz kıldım elhamdülillah güvercinlerle
Onlar ki Rabbine şükür ederken
Ben niyaz içre duamı haykırırdım.
Elimde tespih gönlümde iman ruhumu okşar
Duama sulh katardım
Bundandır ince sızım
Maşrapa dolusu gül suyu koksun isterim
Elinde deste papatya ile gelen
Nice mektep sıralarını dolduran
Talebelerin de içi sızı dolsun
Geçmişi kaybetmekten yana
Ve korusun koklasın ellerindeki tekiri
Sevsin bir yağmurun yaprakla dansını
Bundandır iç sızım
Zaman geçerken
Kaldım hep yarım
5.0
100% (3)