0
Yorum
4
Beğeni
5,0
Puan
816
Okunma
ve acının demine bağdaş kurdum
yürekte yıllanmış bir özlem
sonu bitmek bilmeyen bir yalnızlık içindeyim
adım çok sisli bulutların arasında kalmış olmalı
kimsenin ses tonuna dokunamıyor
kimsenin elini tutamıyorum
ve kimsenin yüzüne bakamıyorum
çok kalabalık bir yalnızlığın içinden geçiyorum sanki
ama bir tek özlemek denilen illet yüreğime takılıyor
ne özgürce uçan bir kuş oluyorum
nede baharda açan bir papatya
bir tek kelebek ömrüm var
onuda saati dolmadan tüketiyorum
ölmek buysa
evet ölüyorum belkide
ve biz
her düştüğümüzde yeniden kalktık ayağa
yeniden dirilttik acılarımızı
yeniden kabuk bağladık yaralarımıza
yeniden gökyüzüne doya doya baktık
yeniden yağmurlarda ıslandık
güneşin doğuşunu izledik
şarkılar mırıldandık
şiirler okuduk
güldük
eğlendik
mutluluk buysa
evet mutlu da olduk
hüzünlendiğimiz anlarda
yenildiğimiz
kaybettiğimiz
kazandığımız anlarda oldu
yalnızlık kimsenin canını almaz biliyorum
ama bu yalnızlık canıma okuyor benim
ve ben kaç ölüm yaşıyorum
kaç karanlık zindanda kalıyorum
kaç soğuk duvar üstüme yıkılıyor
kaç kapı üstüme kilitleniyor bilmiyorum
ateşten gömlek yapıyorum kendime
bedenimi kül edene kadar yakıyorum
bazen kendi yüreğine yabancısındır
kendi içinde bir ceset gibi yaşıyorsun sanki
öyle çaresizsin
öyle kimsesiz
sonra bana yaşamayı anlat diyorum kendi kendime
sevmek nedir diyorum
özlemek
mutluluk nedir diyorum
çiçekleri
böcekleri
yağmuru
çamuru anlat diyorum
susuyorum sonra
hiç yaşamamış gibi
nefesim birden kesiliyor
birden kanım donuyor
birden şakaklarıma nehirler çarpıyor
kurduğum bütün düşler birdenbire boğuluyor
sonra bir yandan özlüyorum
bir yandan yaşamak istiyorum
bir yandan ölmek
ve bütün acıları sol yanımda topluyorum
sıcak bir kül kadar ısı veriyor bedenime
yaşantısız bir ömrü yaşamaya çalışıyorum
sonra özgürlüğe uzak bir kentte
özgürlüğü düşler gibi seni özlüyorum
bu bir ölüm kadar gerçek
bir yaşam kadar yalan
ibrahim dalkılıç
09.02.2018
02:02 izmir
5.0
100% (4)