9
Yorum
31
Beğeni
5,0
Puan
3130
Okunma
kül sürmesi çekmiş bir geçmiştir aşk.
zamanın çekicine musallat edip ruhumu
dövdürüyorum yokluğunla
içi içime süzülen bir sabır kahrediyor
kehribar sabrımı
dizlerime çökmüş
saygın bir hüzün oyalıyor geceyi
sesimden sesine makamlar uzayıp devriliyor pabuçlarıma
şehrin üstüne kalabalıkça insan yağıyor
bir insan alemi diyorum
kir pas pis bir halle
duruşu
bakışı
bıyık altı bir gülümsemeden kalkınca
gayri ihtiyari saygın bir hüzün erteliyor dizlerime mevsim
nisan ertesi
sonu bahara benzeyen
bir kalabalık göç başlıyor
yaprak taşıyor işçiler
kararname ve emir kipi
dolduruşa gelmiş işçiler toparlıyor bir mevsimin kabuğunu
şehir ertelemiyor sararmış yanlarını
katledip dallarını küle yol veriyor
közün hükmünde bir döngüyle
dökülürsem yedi omuz
vurulursam yedi omuz
devrilirsem yedi omuz
ve ölürsem
yedi omuz hatrına
saygın bir hüzün düşür pabuçlarına
şehrin sokaklarını telaşlandır
düşündür kalabalığı
son deminde mağrur bir türkü
damağında kuraklık başlatan
boğazının kuruyan mecrasına
yol eyleyip suyu taşıyamadıysan
kalabalığın ayıbına sığınıp gülümseme artık
gün deviriyorum
gün ağarıyor
ve tükeniyor tükürük
yıpratıp soluğumu
boğaz yolu çıkmazından dönüyorum
konuğum olmaya gör
soluğuma beyaz bir hüzzam ekip
şakaklarımda misafir ediyorum geçmişi
bağırmak bir ihtiyaç doğuruyor
yeniden bir kalkışma başlayınca güzden
hazırlıklı olmak lazım
saygın bir ayrılığın ellerinden tutup
son sözümden göçe kalkmalıyım
sende duyuyorsun değil mi
rüzgar yolcularına sesleniyor
ve koparıyor mevsimi içimden
seni demeye dilim varmıyor
ve kalınmıyor bu şehirde
şimdi dizlerime saygın bir hüzün biriktirip
üşüyorum varlığınla
şimo
sinan şeker
5.0
100% (19)