0
Yorum
1
Beğeni
5,0
Puan
1171
Okunma
sen yağmurlardan sonra gelensin
tomurcuğa çiçek açtıran
baharın, yazın
ateşin, suyun
kuruyan dalın
solan yaprağın
sen dünyanın en güzel açan şiirisin
bir yürekten dünyaya açılan bir pencere gibisin
limana demirlemiş bir gemi
güvertesi gün batımı
kurşun sesli kuşlar geçmekte
dimdik ayakta duran bir dalga
kıyıdan kumsala doğru vurmakta
kendi dilinden bir şarkı çalmakta deniz
martının kanatlarına sokulmuş bir rüzgar susmakta
oysa martının attığı çığlıkla
gökyüzü alev alev yanmaktaydı
seni mutluluk yoksunu canımla sarıp
bir güzel ıslatıyorum acılarımı
dibinde sallanacağım bir atlı karıncaya
çocuk gözlerimle bakıyorum
yasaklanmış bir mevsim kadar
terk edilmiş bir kentte
annemin ördüğü atkıyla sarılıyorum
annem hava soğursa ördüğüm atkıyı tak boynuna derdi
oysa benim mevsimim hep kıştı
hep yağmurlu bir gökyüzüm vardı
sen yorgun düşmüş bir güneşle
hiç doğmak bilmeyen bir gün kadar uzaksın bana
parlayan yıldız
semadan sarkan gün ışığı
yokluğunda yanan yüreğim
ben nasılda kaybettim bu savaşı
hiç umudum da kalmadı diyor iç sesim
ben kalbimin seyrinde
sırtıma bulanmış ihanetler de yaşıyorum seni
çünkü sen istemeden yüreğime dokundun
bende isteyerek yüreğine sarıldım
her şeyi unutup bir kenara atmaktan yoruldum
selamsız sabahsız geçmekten
görmezden gelmekten
adını, sesini, gözlerini
hüznünü, acını, göz yaşını
mutluluğunu
ve yüreğini
ben yasak bir coğrafyada doğdum
bana yasaklanan tek dil değildi
aşk ve yaşamakta yasaktı bana
ibrahim dalkılıç
23.10.2017
21.55 izmir
5.0
100% (1)