2
Yorum
17
Beğeni
0,0
Puan
864
Okunma
Çelik harflerle sarılmış gırtlağım
parlak zeminde uzatıyor dilini o kirli mektuba
yalanmak bir yapıştırıcı kadar hoş olmamalı
büyüyen harflere dayanmak bizim işimiz dedi!
Bizim işimiz elbette yıkmak toprağı ölülerin üstüne
susmak en büyük küstahlık
ki ne zaman beyaz giyen birini görsem
acıyor gırtlağım
bir ölünün ardında
kargış,kıyamet
yılmadık saçlarını okşamaktan kahkahaların
kuşluk vaktinde bir rüzgar
dembedem geziyor namlu ağzında
dönüyor sivri köşeleri
ucunda çocuk ayakları
sallanıyor,petrol borularında ilerler gibi
bir ileri bir geri
nurlanmış yüzlerin ardında
sayaç işliyor evin odalarına sızıp
her sabah çarpışması gibi acıların
doluyor damarlarımız
harflerimiz büyüyor
doğuruyor bir kadın alnı terli
gördüm koşuşturan şu harfleri
su içtiğim kapta saklanmış bir kaç hece
içmedikçe canlı
bir mahluktan farksız
iri göğüslerin ağırlığı kadar masum
bıyıklarda kalan siyahlık
sakalların beyazlığında kaybolan ürkek
taranıyor hızlıca
annemin beyaz tülbenti tutuşturuldu
solmuş bir begonya
kulunç gibi girmesi umudun akşam üstü
harcımız değil bizim
loş bir cesedi izlemek
ki ağzımız da kalıyor ne desek
bizden öte
ölülerin ardında.
’Haziran