4
Yorum
9
Beğeni
5,0
Puan
1506
Okunma

/önce gözlerin de kaldım
sonra ruhumu bıraktım içine./
bilinmedik tesadüflerin aktığı nemli bir yaz akşamıydı
haber bültenleri tebessüm eden ağızlardan çıkıyordu,
kadınlar sundurma altlarında
çocuklar da oyun parklarında
kahkahalarıyla her şeyi ezip geçerken,
yani her şey güllük gülistanlık iken
ben dalıp kaybolduğum bu şehrin
her sapağında seni sayıklıyordum.
bilinmedik tesadüflerin aktığı nemli bir yaz akşamıydı
sıradan ve kendi minvalinde dönen bir dünya yoktu yanımda
herkes uyurken ben saatlerce sağanaklar döküyordum
herkes gülümseyen edalarla kahvaltı sofralarının
küçücük sevincini yaşarken
ben kahvaltı tabaklarına hüzün akıtıyordum.
bilinmedik tesadüflerin aktığı nemli bir yaz akşamıydı
deniz çok durgundu
sahilde ayak izlerin vardı
gözlerin ise yaldızlanıyordu denizin berrak sularında.
ve deniz sanki muhteşemdi
gökyüzü ve sonra gözlerinle bütünleştiği zaman.
kendi ekseninde dönen hayatları
bir nokta gibi susturuyordu doğanın bu güzelliği.
her şey,herkes içimdeki tutkunun esiriydi
ben sevinmesem herkesler sevinmiyordu sanki,
ben ağlasam herkes ağlıyordu.
bu bir yanılsamaydı biliyorum
gözlerine takıldığım
kimliğimi kaybettiğim anlardı yani.
ki bu anlardan uyanmıyordum zaten
çünkü ruhumu da bırakıyordum ruhuna.
nereye taşınsan ben oradayım
nereye gitsem sen oradasın
iki kişi değilde
bir kişiyiz sanki artık.
ve şimdi nemli yaz akşamlarında dolaşırken
kiminle konuşsam,
kime baksam
ağzımdan ve yüzümden düşen bin parça.
çünkü seni taşırken bir ölüden hiç farkım yok.
11 ağustos İstanbul
5.0
100% (5)