3
Yorum
7
Beğeni
5,0
Puan
1167
Okunma
Ölümün geceyi öptüğü yerdeyim
Sessizce hışırdayan bir yaprak üstü
rüzgarla işveleşen bir dalın kenarındayım
Gün batımı turuncu akan bir fırçadan nasıl da Picasso
Oysa bu sabah gri bir ceket gibi giyinmiştim Bukowski yalnızlığını
Beynimde Platon baloncukları
Aman ne akıllıyım!
Merhametim, terâzim en az bir Dostoyevski kadar paket paket hüzün
Üstelik gözlerim bir Sylvia Path intiharına gebe
Tut içinde diyorum
Doğurma ölümü!
Ah Fürüğ!
Gitmeseydin de anımsardık kuşları
Siyah beyaz kesildiğimde
Şiirlerden pastel renkler yiyorum
Yine de içime gömdüklerim yeşermiyor
Nankör toprakları var kalbimin
Doğusu ayrı mevsim batısı ayrı cehennem
Kalbimi kalaylatacak adam da kalmadı
Tımarı gelmiş ruhlara tımarhane yaptırsak ya
Bitlerini iki tırnak arası çıtlatsak
Güneşte kurutsak sonra
İki mandalla assak asâleti
Çay içer miyiz sonra Bach dinleyip
Ben kendi çığlıklarımdaki operaya tavım
Yok böyle senfoni abi!
Gıy gıy kemanlar çalıyor şiirlerimde
Gereksiz kelime katliâmı
Haydi ucundan tutun beyler
Çok geç olmadan
Koyalım şu kalbi yerine
Bükülecek azıcık beliniz
Kusura da bakın artık
Kalemimi de alın şurdan
düşürmeden..
Sonra beni yine
ölümün geceyi öptüğü yere bırakın..
✒T.Y.
5.0
100% (4)