ULUDAĞ ANISI Yaz bitmiş. Çok yorucu bir kamp dönemi geçirmiştik. Artık dinlenme ve tatil yapma sırası bizlere gelmişti. Komutanlık bana Kışın Uludağ tesislerinden yararlanmam için bir haftalık dönem tahsis etmişti. Sevinçle hazırlıklara başladık. İlk defa Uludağ’ı görecektim. Kampçı olarak bir kampa gidiyordum. İçim içime sığmıyor bayağıda heyecanlanıyordum. Gün geldi. Beş saatlik yolculuktan sonra Bursa’ya ulaştık. Teleferiğin önündeyiz. On beş kişiyle hareket ettik. İlk defa biniyorum. Aldı mı bir korku, yükseliyoruz teleferik kendini çeken çelik tel bağlantılarından atlama yaparken bende yürek Selanik. Elimi sıkıca tutan eşim, bana korkma der gibi bakıyor ama korkmamak elim demi içimden ’’oğlum senin buralarda ne işin var bakma aşağı ya düşerse’’Allah daha da yükseldi anam, anam içim çekiliyor ağaçların tepelerini görüyoruz, herkes tedirgin ama ben daha berbatım. Korkuyorum arkadaş korkuyorum. Mutlu olmadığım bir yolculukla tesisin önüne geldik. Kusursuz bir karşılama, odamdayım. Dinlenip kıyafet değiştirerek etrafı tanımak için eşimle her tarafı geziyoruz. Mükemmel bir kış kampı her şey en ince ayrıntılarına kadar düşünülmüş. Personel eğitimli, kibar, disiplinli Elimizde kampın yedi günlük programı var. Okuyup inceliyoruz. Kayak kursu, karda mangal partisi, erlerin ve sakinlerin kayak gösterileri, telesiyejle zirveye çıkış, sucuk ve sıcak şarap, sunumu veda yemeği, kapanış Uludağ’ın eteklerine bakan gazinonun cam kenarında öğle yemeğindeyiz. Mütevazı soframızda kuru fasulye pilav, turşu ve ayran var. Dışarıda doyumsuz bir manzarayla karşı karşıyayız. Kar bembeyaz bir örtü gibi çökmüş. Çam ağaçları dalları sarkık, sarkık kar kütleleriyle dolu tüm çirkinlikleri örten kar doğanın gücünün göstergesi, yeşille beyazın karışımını kusursuz sunan bir tuval içindeki resim gibi gözler önüne seriyordu. Alabildiğine güzellik, sonsuzluğu çağrıştırıp kişinin yazma isteğini dürterek yürek gel, git ler içerisinde, coşkusunu sürekli artan vuruşlarıyla belli ediyordu. İçim cıvıl, cıvıl bu gün her şey çok güzeldi. Telesiyejle zirveye çıkılacak mini gazinoda sucuk ve sıcak şarap partisi var. Bütün konuklar toplandı. Karşılıklı birer kişi alan telesiyeje bindik. Gülümseyerek hanımla bakıştık. Eşim ve benden başka herkes kayak kıyafetleri içindeydi, hanımda kalın manto, bende kalın kazak üstüne giydiğim palto vardı. Hareket başladı tatlı bir heyecan birazda merakla karışık duygular içinde yükseliyoruz. Boşlukta çeşitli renkler bolluğu tek, tek sıralanmış, uzunlamasına büyük bir tespihi andırıyordu. Bir farklılık yaşamanın çeşnisi ikimiz ide besbelli heyecanlandırmıştı. Yüksek dağ yamaçlarına tırmanırken kendimizi birdenbire tipi fırtınasının içinde bulduk. Aman Allahım yer gök birbirine karıştı. Göz gözü görmüyor. Kıyamet koptu. Yüzümüze çarpan sayısız kar taneleri sert rüzgârla birleşiyor, bir kırbaç gibi şaklıyor bizi per, perişan ediyordu. Sesimizi ne duyan ne bir yardıma gelen vardı. Zamanı kaybetmiş çaresizlik içinde debelenip duruyorduk. El, aman vermeyen fırtına gitgide şiddetini artırıyor. Soğuk diş etine vurulan morfinin etkisi gibi vücudumuza yayılıyordu. Keçeleşme süreci hızlanmış hareketlerimizde fark edilen Bir yavaşlama başlamıştı. Her tarafımız karla kaplı üşüyoruz. Donma derecesinde uykumuz var’ki sorma, sonumuz bu galiba diye hayıflanırken bir karartı halinde çocuklarım gözümün önüne geliyor. İçim daralıyor öfke doluyum, boğazıma düğümlenip kalan tortuyu atmak isterken gözyaşlarıma hâkim olamıyorum. Bir çıkmazdayız’ ki sorma, ben inanıyorum’ ki eşimde aynı duygular içerisindeydi. Bir sarsıntıyla durduk. Koşuşturmalar arasında eşim ve ben erlerin kollarında, şömine karşısındayız. Bizi battaniyelere sarmışlar, elimize tutuşturduklar çay dolu fincanla onlar bize biz etrafımıza şaşkın, şaşkın bakıyoruz. Isınmanın verdiği rehavet vücudumuza yayıldıkça gözlerimiz açılıyor yavaş, yavaş kendimize geliyoruz. Eşimle hiç konuşmadık. Yeniden hayata dönmenin mutluluğunu birbirimize karşılıklı Bakışarak anlatıyorduk. Etrafımız bilecenlerle doluydu. --A a a bu kıyafetlerle buraya gelinir’ mi? ---İyi ki donmamışlar kardeş ---Şaşılacak şey etrafına hiç mi bakmamışlar? ---İlk defa geliyorlar herhalde, cevap vermeden eşime bakıyorum. Dönüş anons edilince bizde tekrar tedirginlik başladı. Erlerin getirdiği Battaniyeler kat, kat üstümüze sarılarak, açılmasın diye etrafları palaskalarla Sıkıca bağlandı. Eşim ve ben apartmanın üst katından iplerle aşağı sarkıtılan yorganlarla sarılı cenazeyi, Başka bir yere nakledilen sargılar içindeki mumyaları, fermuarı çekili uzun ceset torbalarını andırıyorduk. Gülsem mi? Ağlasam mı? bilmiyorum. Telesiyejin gıcırdayan sesleriyle hareket ettik. Korku tüm vücudumuzda aynı kâbusu tekrar görecek miyim diye, merak içindeydim. Yine fırtına ama bu sefer bir şey yapamıyor. Gel hadi bak buradayız durma yap yapacağını hani nerde? Etrafı camlarla çevrilmiş gazinonun önünde biriken kalabalığın meraklı bakışlarıyla son durakta iniyoruz. Dönüşte vukuat yok. Sargılarımız çözülmüş rahatlamış, unuttuğumuz gülümsememizi yeniden yakalamış, olmanın mutluluğundayız Ayaklarımızın yere basma güvencesiyle sevinç içinde gazinoya giriyoruz. Herkesin gözü bizde, küçümseyen bakışlardan eşim ve ben çok rahatsızız. Etrafımız sarılmış. Aynı laf ebelerine yenileri katılmış daha’ da meraklı daha’ da iştahlı, soruları tekrar etmeğe başlamışlardı. Kamp komutanı da gelmiş oda onlara beraber aynı içerikli sualleri yarı alay şeklinde bana iletmeye başlamışlardı. Dayanamadım. Sesimi yükselterek, --- Bir dakika hanımlar, beyler hep sizler konuştunuz. Önce geçmiş olsun denir. Bir gün hocanın evine hırsız girmiş ne var ne yok bütün eşyalarını çalmış. Duyan komşuları hocaya geçmiş olsuna gelmişler. Hepsi sözleşmiş gibi, hocam, böyle kilit olur’ mu? Kapıyı sağlam tutsaydın, Pencereleri demir kaplatıp gerekli önlemini alsaydın, diye akıl vermeye başlayınca, hoca dayanamayıp haklısınız komşular bütün suçu bana yüklediniz, ama hırsızın hiç mi suçu yok? demiş. Evet, bizler ilk defa geliyoruz. Babam kış tatili yaptıracak kadar zengin değildi. Biz böyle durumu bilmeyebiliriz. Komutanlık neden uyarmadı. Niçin önlem almadı. Biz binerken hepiniz oradaydınız neden hatırlatmadınız? Kimse cevap vermedi. Alık, alık bakışlarıyla etrafımızdan uzaklaştılar. Keyifle başlayan tatilimiz buruk bitmişti. Bir daha’ da gitmedik. Uludağ’ı sadece televizyondan görünce sargılı halimiz gözümün önüne gelir yüzümde şaklayan kar tanelerini hisseder gibi olurum. Duyduğumuza göre şimdi, orada kiralık kayak elbiseleri veriyorlarmış. |