Sekiz yaşında ilkokul ikinci sınıf talebesiyim. Siyah önlük, beyaz naylon yakalık, çantasız kitap ve defterleriyle okuluma gidip geliyorum. Büyük iki kanatlı kapıyı açıp avluya girdiğimde anam elinde büyük bıçak ve satırla bağırarak bana doğru geliyordu: “Nere de kaldın oğlum? Çabuk ahıra gel. Dana ölüyor, kesmezsek mundar gidecek durma koş!” Telaşla koşarak ahıra girdiğimde, yerde yatan dananın başında duran anam elime tutuşturduğu bıçakla sağ elimi iri parmaklarıyla kavradı. “Durma sende ellerine kuvvetini ver.” Diyerek sol eliyle dananın başını tuttu. Bıçaklı elimi dananın boğazına var gücüyle bastırdı. Boğazı kesilince, canı yanan dana, boşta olan ayaklarıyla debeleniyordu. Ellerime bulaşan kanın sıcaklığıyla irkiliyor fışkıran kanı irileşen gözlerimle seyretmeye dayanamıyordum. Ter içindeyim. Dananın boğazından hırıltılar yükselirken yüreğim olanca gücüyle çarpıyordu. Ağlamanın ve korkunun değişik boyutlarını yaşadığım o anda gerildikçe geriliyordum. Dilim damağım kurumuş, gözlerim gözyaşlarımın ıslaklığıyla olabildiğince irileşmişti. Çocukluğumda yaşadığım bu olay beynimin kıvrımlarında yerini mülk edinmiş, beni hiç terk etmemişti. Ama anam da memnundu babamda… Çünkü dana mundar gitmemişti. Bu yaşıma kadar hiç ava gitmedim. Hiçbir hayvanı kesmedim. Çocuklarımı da bu tür olaylardan hep uzak tuttum. Şimdi yaşadığımız Ankara’daki terörden ölen kişilere sebep olan canilerin ana babalarına sesleniyorum: Bu nasıl bir durum? Bombaları yükle. Kalabalığa dal. Pimi çek patlat. Yüzlerce yaralı ve onlarca ölüm! Bu nasıl bir ruh hali?. İnsanlığın bu mu? Nasıl yapabiliyorsun? Sen nesin? Hayvan olamazsın. Çünkü o terörü bilmez. Robot musun? Hiç vicdanın yok mu? Mankurtmusun? Zombimisin? Yoksa kıyamet alametlerinden biri olan, Yecüc ile Mecüc müsün? Sen nasıl evlat yetiştirdin? Nerede ne yapıyor deyip hiç merak etmedinmi? Hiç iyi olan bir şey öğretmedin mi? Demek ki o yetiştirdiklerin de senin gibi döl israfı… ] |