EŞŞEK ŞAKASI Turan bey yataktan kalkıp ortalıkta seme seme dolanırken, eşinin hiç sevmediği ses tonuyla karşılaştı. “Bu eşek şakaları daha nereye kadar, hımbıl herif, sende onlara bir şeyler yapsana, ne aptal adamsın ya, şaka diyorsun da bunun dozu kaçmadımı? Bak kafamın tasını attırma kahvehaneye gelip hepsini rezil edeceğim bilesin” “Aman hanım ne diyorsun bunlar iyi insanlar beni sevdikleri için yapıyorlar. Sakın böyle bir şey yapma.” “Sus ebleh herif herkes seninle alay ediyor. Bu nasıl arkadaş gurubu, geçen gün yeni aldığın montu değiştirdiler. Rengi aynı ama eski bir mont bırakmışlar. Kıyma al dedim içinden kâğıt parçaları çıktı. Bu ne ya, hepsi bir olup, tüm kağıt oyunlarını sende bırakıyorlar. Salak mısın? Biraz karşı çıksana?” “ Olsun hepsi benim arkadaşlarım, beni çok seviyorlar. Başka nereye gidebilirim. Evde senin dırdırından daha iyi” “Bak hala savunuyor ne cins adamsın ya, telefonunu değiştirdiler bir hafta sonra fark ettin. Şemsiyenin değiştirilmesine bir şey demedim. Sen diyorsun, her gün aynı lokantada aynı yemeği yiyorum her zaman farklı para alıyorlar. Neden bu tür şakayı hep sana yapıyorlar hiç kendine sordun mu?” Sözün bittiği yerdi. Öfkeli hanımına hiçbir şey diyemedi. Kahvaltı yapmadan evden çıktı. Düşünceli, düşünceli yürürken bir türlü cevabını bulamadığı soruyu hep kendine sordu. Neden hep bana Bu tür şakaları yapıyorlar. Halbuki kalabalık bir arkadaş gurubum var neden hep ben, hanımının dediği gibi çok aptal birimiydi? Veya kendine yakıştırdığı çok hoşgörülümüy dü? Müsteşarlık dönemindeki ihtişamını hatırladı. Her gittiği yerde herkes söğüt ağacı gibi salkım, salkım yerlere eğilir. Her sözü pür dikkat dinlenir, herkes gözünün içine bakardı. Kendisi istemese de ayakları onu kahvehaneye götürdü. Avını bekleyen çakal sürüsü yine karşısındaydı. Guruba her daim hükmeden Şükrü Bey: “Vay sayın müsteşarım, gözümüz yolda idi hoş geldin” “Sağ olun var olun hoş bulduk” “Hadi oyuna başlayalım. Oğlum kağıtları getir çayları tazele,” “ Tabii hadi oynayalım” Şükrü beyin gözleri ışıldamıştı av ökseye düşmüş, gırgırda başlamıştı. Oyun oynanıyor. Herkes turan beyin üstüne yükleniyordu. Turan bey görmeden birbirlerine işaret edip, sürekli çayları tazeliyorlardı. Masada kalabalık artmış doğruyu oynasa bile hep bir ağızdan yanlış oldu deyip dediklerini yaptırıp dalga geçip kahkahalarla gülüyorlardı. Birden Turan Bey ceketinin yan cebine giren ele dikkat kesildi. Eliyle cebini yoklarken bir avuç para demetini elinde buldu. Çok şaşırdı, hiçte bir şey söylemedi. Parayı hepsinin gözü önünde ceketin iç cebine koydu. Her zamanki saflığı ile oyuna devam etti. Oyun Turan Beyde kalmıştı. Hesabı istedi. Ödeyip, “ artık gitmeliyim. Teşekkür ederim. Çok hoş vakit geçirdik yarın görüşürüz” deyip ayağa kalktı. Kalabalık sessizliğe gömüldü. Şükrü bey: “Turan bey parayı verir misin? şaka yapmıştık, paraları senin cebine bizler koyduk tüm arkadaşlar bu işin içinde” Sesinin olanca gücüyle bağırmaya başladı. “Ne parası benim olan parayı neden verecekmişim. Bu kadarına da pes doğrusu terbiyenin de bir sınırı var. Ben o kadar aptal biri miyim?” Kahvehanedeki herkes oyunlarını bırakmış merakla Turan Beyi dinliyorlardı. Şükrü bey şaşırmış, kahkaha atan suratı birdenbire kıp, kırmızı kesilmişti. “Ama Turancığım biz şaka yaptık” “Kes be her zaman her yaptığınız şakamıdır? Belki de benim paramdan aldınız dur bir sayayım” Cebinden çıkardığı demeti acele, acele saydı. “Bak içinden almışsınız burada dokuz yüz elli lira var tamamı bin iki yüz elli liraydı. Ben almasını bilirim.” Telefonu çıkarıp 155 şi aradı bulunduğu yeri polise tarif etti hiçbir şey olmamış gibi yerine oturdu. Kahvehaneye yakın olan karakoldan iki polisin gelmesi çok uzun sürmedi. Gelen polislere tüm gurubu göstererek şikayetçi olduğunu söyledi. Hepsi önde polisler arkada kahvehaneyi terk ederken kalanlar şaşırmış aval, aval birbirlerine bakıyorlardı. Karakol amiri hepsini tek tek dinledi. Donanımlı, geçmişi şatafatlı kişiler olduğunu anlamıştı. Onlara son bir şans vermek isterken çok sevecendi. “Bakın sevgili büyüklerim ben hepinizi on dakika yalnız bırakıp sonucu bekleyeceğim. Konuşup anlaşın, ben gelince birer çay içer olayı hiç olmamış gibi kabul ederim” Diyerek makamından ayrıldı. Ortam buz gibi olmuş. Hepside alabildiğine huzursuzdu. Şükrü bey çaresiz Turan Beye rica etti. Adam Nuh diyor, peygamber demiyordu. Devamlı eksik olan meblağı istiyor, başka bir şey söylemiyordu. Pabucun pahalı olduğunu kabul eden Şükrü Bey Turan Beyin tüm isteklerine boyun eğmiş. Tek isteği bir an evvel bu tatsız olaydan kurtulmaktı. Aralarında istenilen parayı denkleştirip Turan Beye uzatırken sadece seninle sonra görüşürüz der gibi bir bakış fırlattı. Şaşkın, şaşkın karakolu terk ederken hepsi saunadan çıkıp buz dolu şok havuzuna düşmüş gibiydi. Dışarıda arkadaşlarına, “ Bu adamı çok hafife almışız. Nasıl bizi dize getirdi. Çok akılıymış. Biz her gün ona şaka yapardık ama o bize bir defa yaptı. Tam yaptı Boşuna müsteşar yapmamışlar” Amirle baş başa kalan Turan Bey: “Amirim seni meşgul ettik. Anlayışınıza çok teşekkür ederim. Tutumunuz takdire şayandı. Şimdi ben polis güçlendirme vakfına bağışta bulunmak istiyorum lütfen bunu kabul edin” Guruptan aldığı bin iki yüz elli lirayı masanın üzerine koydu. Kesilen makbuzu alırken çok mutluydu, karakolu terk ederken arkadaşlarını düşündü. Bu ders onlara çok pahalıya mal olmuş. Bir çayı içerken bin türlü bahaneler bulanlar yüzlerce çay parasını elinden kaçırmıştı. Turan bey olaydan sonra guruba uzak durdu. Kahvehanedeki havası artmış. Saygınlığı yükselmişti. Hiç kimse ona takılmak cesaretini bir türlü gösteremiyordu. |