Hey adamım sen astsubay olalı 50 yıl olmuş. Evleneli 49 yıl olmuş. İki idik üç olduk zaman geçti Üç idik dört olduk. Uykusuz kaldık aç kaldık. Ama çocuklarımıza çok İyi baktık. Senin değişik isteklerin vardı. Hani evin reisi erkektir yaaaaaaa, Ne yapsan hakkındı, Ben ise devamlı hoşgörü içindeydim. İçki içtin. Geceleri geç geldin, pencere önünde hep seni bekledim. Ben ise hiç konuşmadım, hakkıdır dedim. Anamda babamda hep böyle söylerlerdi. Erkektir kızım sabırlı ol, Yazgım bu, tek suçum kadındım anaydım. Zaman geçti sen hatalarından dönmeye, Beni yavaş yavaş anlamağa başladın. Çocuklarımız büyürken sen daha da Aklıselim tutarlıydın. Evde sesin kısılmaya benden uzaklığını Yakınlaştırmaya başladın. Artık değişiyordun ve bende senin gibi yaşlanıyordum. Büyüyen çocuklarımız ikimizi de yargılamaya başlamıştı. Senin konuşmana benim giyimime karışıyorlardı, evde yavaş, yavaş iktidar değişikliği baş göstermişti. Yemekleri onlar belirliyor, giyeceğimizi onlar seçiyordu. Zaman elli yaşından sonra hızlı geçiyor farkın damısın? senin şekerin benim tansiyonum oluştu. Büyüyen çocuklarımız evlendi. Gelinlerimiz, torunlarımız oldu. Bizler ise hızlıca yaşlanıyorduk. Bazen televizyondan sıkılınca eski resimlere bakıyoruz. Sende bende fena değilmişiz. İkimizde: “Hey gidi günler hey diyoruz.” Sevdiğimiz bir yemeği yaparken ya tuzunu ya da salçasını atmıyoruz sen bildiğim bir anıyı, fıkrayı hiç anlatmamış gibi devamlı tekrar, tekrar ederken ben alınmayasın diye zoraki gülüyorum. Sen de bir toplumda geçmişini anlatırken her defasında aşırı mübalağa ediyordun, sonunu bildiğimiz filimler gibi. Sinemaya gitsek, tiyatroyu izlesek tam can alıcı yerde uyukluyoruz Ev gezmelerimiz bitti saate bakmadan yatıyoruz. Gecenin bir yarısında uyanıyoruz. Tuvalette sen ve ben sıraya giriyoruz. Hareketler kısıtlı çoluk çocuk ziyaretimize gelse bile bir an önce gitseler de yatsaydık diyoruz. İkimizde bağırarak konuşuyoruz. Gözlüklerimiz her değiştiğinde camları kalınlaşıyor. Gücümüzde azaldı farkın damısın ilaçlarımızı almayı bazen unutuyoruz. Arkadaşlarla yuvarlak masada yemek yerken anlatılanları duymak için ellerimizle kulak kepçesini büyütüp eğiliyoruz adam fıkra anlatırken ağlıyor acılı bir olayı anlatırken gülüyoruz. Çünkü anlattıklarını gözlerimizle dinliyoruz Her geçen gün geçirdiğimiz günü arıyoruz. “Sen benim adımı karıştırıyorsun Taceddin yerine, Rükneddin, Ekmeleddin. Gıyasettin Secaattin diyorsun” “Ya sen bana leyla yerine Esra Ceyda Ayla Süheyla Müberra diyorsun ya” İçimizdeki çocuk çok delişmen atta hüner çok ta dizde derman kalmadı. Sen benim ben senin doğum gününü çocuklardan öğreniyoruz. Eeeeeee her başlangıcın bir sonu vardır. Gülüm geldik gidiyoruz. Ama söz ver her zorluğu beraber yendik bu sonu da beraber bitirelim. Şunu samimi söylüyorum bir daha dünyaya gelsem yine seninle evlenirdim. Çünkü senin de benimde gözümüzün nuru iki çocuğumuzun başarıları, gelinlerimizin hanımlığı, torunlarımızın güzelliğinin, Garantisi var. Güzellikler kalıcı değil yaşamda verilenin alıntısı var ve şuna da hazırlan hayatı komedi gibi yaşarsın ama son perdesi de dramdır. Yaradan hakkımızda hayırlısını nasip etsin. Bulunduğumuz etkinliklerden ayrılırken artık helallik almalıyız. Altı ayda buluştuğumuz bu güzelliklere her gelişimizde en az dört beş arkadaşımızı kaybediyoruz. Yaratanın en büyük adaleti, yarattıklarına, bir zamanı iki ölümü eşit olarak vermiştir. Yaşarken öleceğini bilen tek canlı insandır. Kaçınılmaz olan bu akıbet herkese ağrısız, Çilesiz ve kimsesiz olmasın. “Hey hanımım yazdığımı beğendin mi? “Ne bağırıyorsun beee karşında sağır mı var…..Get hele herif get sen okurken ben Hiç duymadım ki uyuya kalmışım biliyor musun?” UZATMALAR Bir futbol maçı gibi Uzatmada yaşamlar Mevsimler kışa döndü Unutuldu baharlar Mazi yerini aldı Şahidi resimlerin Bilinmez bir muamma Az kaldı geleceğin Saniyeler azaldı Hakem düdük çalacak Biten maç değil gülüm Ömrümüz son bulacak Renkler siyah beyazdı Yerini gri aldı Yaşa kalan günleri Uzatmada azaldı |