1
Yorum
5
Beğeni
5,0
Puan
888
Okunma

Kendi ellerimle
deşiyorum yüzümü
eskiden var olmuş bir kuyuya iter gibi...
kendi ellerimle deşiyorum...
ne geçmiş ki
hala içerde duyduklarım var
hiç unutmadan tekrarlayan.
Yalnızlığı almışım
ayrışmışım kalabalıklardan
Bayırlardan aşağıya düşen bir çığ
kalemi saplamak gibi acındırışa
aklımda konuşan şey susamak...
Ellerime yazdım
her geçen gün
eriyen zaman
izlediğim gölgeler
örümcekler besliyorum içimde
üst üste yığınlarca...
şimdi konuşma vakti ölçütlerle
hangi sınıra kadar dolabilir sevmek
çiçek kaç yaprağa değin açabilir
ben kaç kez daha dirillebilirim
kaç gizliyi saklayabilirim eteğimin altında
bir itiraf dudaklarımda titrer ...
ölüyoruz
kanın rengi vuruyor
gökyüzündeki ağaçlara
bir çocuğum şimdi...
kül dolu genzim
geçmişin ve geleceğin yanıklarından
gözbebeklerimde eski bir korku
bir kaygı gecesi ...
onayladım kafeste
kendi iç örgülerimde yitiş
belkemiksiz güvence içinde
şüpheyle kıvranan ayna
yüzümün yarısı koğuş
yüküm sırtımda
ve ben kendinin katili
müebbetlik bir suçlu...
5.0
100% (4)