1
Yorum
7
Beğeni
5,0
Puan
2396
Okunma

Bir durak gibi beni kucaklayan
hangi sınıra kadar dolabilir sevmek
Aklımda bir taze bir eski
yanyana durduğum ortak birşey sanki
sevinç ve hüzün
bir yanım uçmak ister
bir yanım kendini bağlamak sandalye ayağına
içimde bir yer var
içinde asla göremeyeceğin
suları tarif etsem
deniz boşalır kara deliğe...
içim sıkıntıyla dolu
bir baksan içeri
sorsan bakar ufkum ...
sevgi laciverti
gece şarkılarında
sarhoş mavide
gökyüzünün çaldıkları...
Bükme boynunu
gün gelir anlarlar seni
bir oyuncak bebekle
tekrar gelirler yanına
severler bu kez
yıkmak yerine evini...
suskunluk içime boşalıyor
keder yüzümün içinden içerken
Koyudur şiir
kızımın gözleri kadar anlamlı bakar
ve maviye çalar bulut gökyüzünün sevincinden...
Yalnızlığın acısı
yalnızlık çaresi
tutumsuzluk sayıklarken
anlatmak korkutuyor kendime bile
Herşey
olması gerektiği gibi
metrekarelerce ağladımda...
alaycı
zamanın sıkan kolları arasında,
içimdeki çocuk yalnız.
ve aşk derimin içinde acıtan
aşk yalnızlığıma güler ,
alaycı..
Kupkuru bir gün
dayanılmaz
geri çekiliş
umutsuzluk
istenç katliamları...
korunaksız gülüşlerin tedirginliği
dışarıya tuhaf kaçan bağımsız olamayan
tutunamayan
oyun oynayan
ve kendini kandıran
çıplak bir çocuk
savunmasız
aşikar.
bu frankenstein başkalarının tutkuları yüzünden var olan
ama aynadaki gerçeklerde bozguna uğrayan
hep kaybeden
benim bedava mutsuzluğum...
Ve öfkemiz bir gecenin yarınına emanet kaldı.
Öldük,
Bin kez daha yaprak dökümünde...
5.0
100% (4)