2
Yorum
4
Beğeni
5,0
Puan
636
Okunma

Aradan kaç uzun yıl geçti onlar bile hatırlamıyorlardı
buluştuklarında
gözlerinde yaşlanmış tebessümler
dudaklarının kıyısında eksik kelimeler biriktirmişlerdi
birbirlerinden habersizce
kadın
cümlenin başını söyler
adam
sonunu getirirdi
denizin, martısız
saksının, çiçeksiz
gökyüzünün mavisiz
bulutun yağmursuz olmadığı gibi
birbirlerini tamamlarlardı
bir gece
sert esen rüzgarın ardından
Saint Esprit Katedralinde çalan çanların eşliğinde
el sallamadan
mutluluğu uğurladılar
kapısız evden
o günden sonra
kaç geceye mahkum ettiler bedenlerini
kaç sabahı bir başına karşıladıklarını bile unutmuştular.
akıllarından çıkartamadıkları
unutamadıkları
tek bir şeyleri vardı
avuçlarının arasında sakladıkları
ilk gün verilen
yeminleri vardı birbirlerine
yeniden
ne olursa olsun
son bir kez daha diye buluştuklarında
aradan kaç uzun yılın geçtiğini onlar bile hatırlamıyorlardı
aslında önemi de yoktu
bu sene
belki ?
son diye
yılda bir defa
dahi olsa
verdikleri sözü tutuyorlardı
yorgun bedenlerine aldırış etmeden
aynı tarihte
aynı yerde
gece siyah silüetini giyinmiş hazır bekliyordu onları
aynı heyecanla
deniz suskun
martılar aç
çocuklar sessizce oynuyordu çimenlerin üstünde
değişen hiç bir şey yoktu
geldiklerinde
her şey giderken bıraktıkları gibiydi
kadın
paltosunu çıkartıp omuzlarına atıp
bankın bir ucuna otururken
çantasından sigarasını çıkartıp yaktı
derin bir nefesin ardından
bu gece çok uzun olacak
dedi.
çaylar içildi
denizin sahile vuran dalgaları dinlendi
araya ’ suskunluk ’ girdi
adam
ne güzel konuşuyorsun
susarak
dedi.
araya son bir kere daha
’ suskunluk ’ girdi
kadın gitti
düş gecesi bitti
yerinden kalkamayan adam
son sözlerini
fısıldadı
yutkuna yutkuna
yüzünü okşayan rüzgarın kulağına
. . .
kim ne derse desin?
eksik kalmış kelimelerle
sürgün edilen bedenlerin buluşması kolay olmuyormuş...
5.0
100% (3)