3
Yorum
23
Beğeni
5,0
Puan
1635
Okunma

Yıldızlar söndü
Ağır ağır indi sabahın kokusu şehre
Sağır bir çağ sürüldü geçmişe, sağır bir çığ
Altında kaldı umurumdaki naif yalnızlık
Geçmiş, utanç dolu insanlar düşürdü
Önce kısrak şiirlere
Uğultusu çelik türküler emziren düşsüzlere
Tarihi sorguladı çocuklar, gözlerinde sakladıkları inançla
Çiçeklerle andılar babalarını, ağladılar yıkımına acının
Gök yarıldı, toprak koktu sonsuzluk
Sonsuzluk ki sevdaya tutunmuş kadim hece.
Yazı uçtu, söz sürüldü yurtsuzluğa
Dilsiz bir nesil büyüdü avlusunda hayatın
Nasırlı, çelimsiz ve masumiyetini yitirmiş
Çağladı anne dilinde isyan özü
Zılgıtlar kuşandı gökyüzünün sonsuz yaşı
Pusulasını yitirmiş evlatlar döküldü dağlara
Gözleri kör eden hikayeler çiviledi dengbejler
Beşiğine umudun
Yıldızlar söndü
Gece, bir halkın boynuna böyle yakıştı.
Aşk gündönümünde zincir sesleriyle uyandı
Özgürlüğün beyaz şiiri kuşlar
Mavi mavi çoğaldı şehirlerde çocuklar
Hayat devam ediyor dedikleri yerde kanıyordu dizleri
Umut geri döndü zalimlerden önce
Büyüdü gözleri, sığmadı ufkun kızılına
Kitaplar ayaklandı izan deryasının ortasında
Elleri bir babanın vicdanın derin uslubu
Ve yıldızlar söndü ansızın
Atlara binip terk etti mevzisini dilsiz şairler
Şeytanlar yine galipti
Vurulmuş küçük bir bedenin büyük yalnızlığında.
Acıya alışmış yüreklerden şiir içer bebeler
Büyüsün de muska olsun boynunda gerçeğin
Büyüsün de çoğalsın kabuğunu sıyırmış inanç
Hezeyan bu iklimler, sahtekardır alimler
Öç düşsün yaprağına gülün, kahrolsun solmasını bekleyenler
Yandıkça gece, ağladıkça
Aldatılmışlığın oltasına geldikçe deniz
Toprağa dayansın yarası bulutların
Ve ateşin adını kazısın Kawa, kutsal vicdanlara
Şarkılar yürüsün yıldızlar üstüne
Sönmesin bir göz daha savaş dinsizliğinde
Yüzü çürümesin kalbimin, halkımın kan sesinde.
Nedim KARDAŞ
5.0
100% (19)