Okuduğunuz
şiir
20.12.2015 tarihinde günün şiiri olarak seçilmiştir.
küçük "p" ile konuşmalar -dünyalık hatırası-
“onlar ki, ölüleri ölüler içinde değil geride kalan diriler için mermer bir taş üstünde, temiz suyla yıkarlar karnına bıçağı şişmesin diye koyar önünde saf tutarlar”
dün, sabaha karşı vuruldum kim bilir kaçı gösteriyordu güzelim vakitleri yeryüzünün uçarı yelkovanı, ağırbaşlı akrebi güneş ve gölge saatleri, kum saatleri... emekli bir büyükelçinin gümüş cep saati, yani diğer bütün zamanların efendisi tükenmeye, tükenmeye, tükenmeye kuruldu... umut bunun neresinde? tanıdık bir şarkının son nefesinde... sabah ezanı, saba makamı... ve sarhoşlar ve dilenciler hep beraber bir ölümün şahitleriyiz işte umut bu ölümün neresinde?
dün, sabaha karşı vuruldum bir kurşun göğsümü bir kurşun gibi deldi geçti kızamadım kurşuna kuşlar kanatlanıp gökyüzüne kurtuldu sarhoşlar bir iki sendeledi ben bir iki sendeledim... çözülüverdi ayakta duran halimiz kuşlar, -henüz kurşunlanmamış olanlar- mutlu resimler çizdiler gökyüzünde sarhoşlar ayağa kalktı yeniden dünyanın bütün halkları tarafından yalnız bırakıldım ölüm kimsesizliği güneş doğmadan kesilmişti nefesim
dün sabaha karşı vuruldum öğlene doğru soğumuştu bedenim beni mermer bir taşın üstüne koydular güzel kokulu buhurdanlar yaktılar önce sağımı sonra solumu yıkadılar, yıkadılar, yıkadılar... bir güzel giydirdiler de sonra aydınlık bir avluya çıktık bilen bilmeyen geldi bedenimin önünde saf tuttular iyiydim, daha iyi oldum
kimseler ağlamadı! beni omuzlarına aldılar dağ tepe dolaştık ilkin iki kişi askerlikten söz açtı esmer suratlı bir pamuk işçisi bir cigara sardı "iki fırtta ben çektim" sigara söndü, hükmüm okundu... dünyanın bütün pamuk işçileri tarafından terkedildim
dün sabaha karşı vuruldum ikindi vakti eve dönmüştüm beyazlar içinde, tertemiz, çocuksu bir dünyalık hatırası bir nefeslik macera
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Dün okuduğumda güne geleceğini düşünmeden ayrılmamıştım sayfadan hissettiğim gibi olmuş , yerinde çok ta güzel durmuş unuttuğum beğenilerimi bırakmak için de güzel bir sebep olmuş kutlarım.
Once gercek siire selam edeyim. Secki bu yuzden guzel iste, dipte kalanlari yuzeye cikariyor, biz de nefes aliyoruz solungaclarimizla onlarla birlikte. Hep tartisiliyor siir boyle olur, siir şöyle olur. Bu kisi iyi siir yazar, boyle siir mi olur. Anlamsiz bi tartismadir bu aslinda. Sana gore siir nasilsa oyle yaz ve oyle yazılanlari oku. Mesela benim icin gercek siir burdaki histir.
'Yabanci' aklima geldi. Hani "bugun annem öldü" diye baslar ve cenazesinin yaninda bir de cigara tüttürür Meursault buyuk bir bosvermislikle. Sanki bu şiirde dw o bosvermislik var, ki o bosvermisligin icinde ne hayalkirikliklari gizlidir tahmin etmesi zor degil. Bir siirden boylesi lezzet alma sansini yakalamk her zaman bu kadar kolay degildir. Tebrik edip "kucuk p ile konusmalar"in evveliyatina dogru yol alayim:)
Vedat Günyol "Anam ölmüş bugün..." diye çevirmiş, ki biraz rahatsız edici olmuş. yerine oturmayan birşeyler var sanki. Muhtemelen çelişkinin derinliğini ifade etmek adına Türkçenin verdiği esneklikle "Annem" yerine "Anam" kelimesini kullanmıştır. Kanımca "Anne ölmüş" şeklinde çevrilse daha yerinde olabilirmiş. Fransızca orjinalinde geçen "maman" ın karşılığı biz de genellikle iki kardeş arasında geçen konuşmalarda kullanılan "anne" (anneyi uyandır, anne geldi mi, anne seni çağırıyor) şekline işaret ediyor gibi. İyelik eki kullanımına ihtiyaç yoktur, çünkü "anne" ortak annedir.
Ölen annenin bir şahıs gibi değil de kavram olarak öldüğünün altını çiziyor diye düşünüyorum Yabancı da Camus. Bu bakımdan Anam yerine Anne daha isabetli olabilirmiş.
Bazen bir harf bile bütün manaya tesir edebilir. Hele ki burada giriş cümlesinde.
Hissedilen boşvermişlik veya anlayamama durumu konusuna katılıyorum. Benzer hisler...
Vedat Günyol "Anam ölmüş bugün..." diye çevirmiş, ki biraz rahatsız edici olmuş. yerine oturmayan birşeyler var sanki. Muhtemelen çelişkinin derinliğini ifade etmek adına Türkçenin verdiği esneklikle "Annem" yerine "Anam" kelimesini kullanmıştır. Kanımca "Anne ölmüş" şeklinde çevrilse daha yerinde olabilirmiş. Fransızca orjinalinde geçen "maman" ın karşılığı biz de genellikle iki kardeş arasında geçen konuşmalarda kullanılan "anne" (anneyi uyandır, anne geldi mi, anne seni çağırıyor) şekline işaret ediyor gibi. İyelik eki kullanımına ihtiyaç yoktur, çünkü "anne" ortak annedir.
Ölen annenin bir şahıs gibi değil de kavram olarak öldüğünün altını çiziyor diye düşünüyorum Yabancı da Camus. Bu bakımdan Anam yerine Anne daha isabetli olabilirmiş.
Bazen bir harf bile bütün manaya tesir edebilir. Hele ki burada giriş cümlesinde.
Hissedilen boşvermişlik veya anlayamama durumu konusuna katılıyorum. Benzer hisler...
Şairin dediği gibi " Bir namazlık saltanat işte " her şey...
Uzamı, zamanı meçhul bir evrenden seslenmiş şair. İnanılan Gerçeği ; gerçekdışılık ile birlikte kolkola girmiş halet-i ruhiyenin öznel duyuşuyla, duygusal ve düşünsel boyutlara açılım yaparak açıklamış şiir. Çok güzeldi gerçekten. Zaman - gerçek - gerçekdışılık ;, olan, olmayan, olacak olanlara, bir gize referans gibi dururken asıl olarak, " umut bu ölümün neresinde " diye sorduğunda bende fırtına koptu işte...
Sonrası geçiş alemi...sonrası gerçeğe ulaşılış. Hepimiz bir gün vurulacak değil miyiz... kurşunlar farklı olsa da hepsi de aynı sona götüren değil mi bir şekilde...Varoluşsal zeminde, kuşların ve dilencilerin şahitliğinde yürümüş yürümüş şiir en gerçeğine.
Kaleminiz kaviliği daim olsun. Ömrünüz uzun olsun inşallah.
Yoruma cevaben yazacaktım ama yeni bir yorum olsun istedim, belki başka dostlar da katkıda bulunur deyu:
Okur şiirden ne beklemeli? çok şey beklemeli mi? şiir bize diğer disiplinlerin verdiği düzeyde kati bir yargıya varacağomız ve yasalar koyabileceğimiz mantıksal sonuçlar verebilir mi? Şiir birilerinin beklentilerini karşılamak için midir, bir misyon yüklenmiş midir, yoksa bekleyenleri hayrete geçirmek şaşırma duygumuzu uyandırmak, vay be işin böyle bir tarafı da varmış dedirtmek için midir.. ?
Kafakarışıklığımızın, duygusal düzensizliğimizin, hayati kargaşamızın içinde bazen kendisine göre dizayn edici derinden, sinsi, sürükleyici bir düzen bulma; bunca kaos içinde bir gelecek tasarımı yapma çabasıdır da diyebiliriz mi şiir yaratığına? Bunun tam karşılığı futurizm midir? Ya da kozmik bir değer midir? Madde aleminden şiirle birlikte soyutlanan şairin manen yapacağı tasarım yaratıcının yanı olunca futurizm olmuyor mu? Şiirden söz ediyorsak -ki kelimelere eşek yükü yüklemekse şiir- şiir altına da okurlar olarak kelimeleri farklı koşturabiliriz pekala. Zira şiir ile aklın dansı akıl kârı değil. Aralarında gizli, sezilmeyen bir ahenk olsa da, zahiren dağınıklık arz eder.. neyse; Şiir; bir okuruna sağ gösterip sol vuran, diğerine elense çeken, berikine uçan tekme atan kafasına göre takılıp, kıs kıs gülmektir kimi zaman akla, akıllı olana. Aklın ötesine, uzağına, daha yukarısına yükselebilecek zeka, erk, hatta akıl olmaya çalışmaktır arasıra şiyir..
"Ben olsam şöyle okurdum" diyerek aklı dahası şiirin aklını hafife almak ne kadar doğru anlamadım doğrusu. Hem şiir sizindir, hem kendi kendinize şarih olmak gibi bir misyon yüklemektesiniz. İç alemde bu böyle ama şair burada ne demek istediyi irdeleyecek olan okurdur.
Bir neyse daha!
Bir de bazıları hiç olandan, herşeyi çıkarma uğraşı demişlerdir. Şiir nasıl oluşur, şairin neresinde, kozmik konforun, zihni konforun neresinde doğar? Şair şiiri kendinden bile habersiz hazırlayıp ruhunda yazarken, şiir de de şairi hazırlar mı, onu yazar mı, şair de şiirle birlikte başka bir "şey" evrilir mi? Şayet varsa böyle bir durum işte şiirin mekanı orasıdır. Zira yaratıcılık yaratan ve yaratılan arasında feveran eden bir interaktivite söz konusudur hayatta.
Her eserin müessiri ile olan ilintisi farklı farklı sürer gider hayat bitinceye değin. İnsan Allah ilişkisi, hayvan Allah ilişkisi, cansız Allah ilişkisi gibi Şiirde hatta sanatta durum farklıdır. Biri diğerini, diğeri berikini aynı anda birbirini değiştirir gerçek bir sanat varsa. Şiir de. Yani hasbilik de muhasebeci tutum da biter hakiki şiir yola koyulmuşsa işte burada kozmik yargının tartısı devreye girer. Bir neyse daha;
Şiirinizi her okunduğunda, ki gerçekten okunuyorsa yeniden yszılır. Her okunduğunda farklı bir ideolojiye, dine, mecraya sürüklenmiş olur ama şiir özü itibari ile de olduğu yerdedir. Yani: bir tasavvufçu, bir radikal dinci, bir kapitalist, bir ateist aynı tepkiyi göstermez şiire. Şiir de hepsine aynı etkiyi göstermez...
Şiir iyi, şair donanımlı; İstanbul sabahında yeğenlerim tembellik edip yataktan çıkmayınca takılıverdim. Affola şiir ama bilesin ki telefonla yazmak bunca şeyi ..zordu. Selam ile...
Söylediklerinizin hemen tamamına katılıyorum. Anlamadığım benim bunlara ters düşecek bir şeyler söylediğim kanısına mı vardığınız. Öyleyse nasıl? Yazdıklarımın şiir olup olmadıklarına dair tereddütüm, tam olarak kurgu & ilham dengesinin ne yöne doğru ağır bastığını henüz anlayamıyor olmamdan kaynaklı. Bu anlaşılmak zorunda mı? Bilmiyorum. Duygu ve düşüncelerimizin içinde evrildiği gelenek, doğu geleneği, şiiri yahut sanatsal üretiyi çoğunlukla ilhama dayandırır. Bu yönüyle neredeyse şiiri ilahi mesajla kıyaslar. Tamda bu noktada şaire şiirine yabancılaşması için bir alan açılmış olmaz mı? Bence olur. Bu alan üzerinde soluklanıp yazdığınız şeye şerh düşebilirsiniz. Bilirsiniz ki, yazdığınız şeyin içerisinde bir yönüyle sizden bağımsız bir kavram/duyu/hakikat silsilesi vardır. Yine de edep sınırları dahilinde kullanılması gerektiği kanısındayım. Bir “neyse” de benden Şiirin “nedeni” ne zaman ve nerede “nasılı”nın önüne geçer? Bu asıl ve zor olan soru. Cevaplanabilir mi? Bilemiyorum. Öte yandan “neden” sorusunu cevaplamak her babayiğidin harcı değildir. Zira bu yolculukta “manevi hezeyan” ulaşılması ihtimali daha yüksek olan bir sonuçtur. Bu arada ne söylediğini bilen biriyle böyle bir konuda muhabbet edebilmek büyük zevk. Uygun görürseniz daha geniş bir zeminde yukarıda yazdığım şeyden bağımsız olarak devam etmek isterim. Selamlar...
Söylediklerinizin hemen tamamına katılıyorum. Anlamadığım benim bunlara ters düşecek bir şeyler söylediğim kanısına mı vardığınız. Öyleyse nasıl? Yazdıklarımın şiir olup olmadıklarına dair tereddütüm, tam olarak kurgu & ilham dengesinin ne yöne doğru ağır bastığını henüz anlayamıyor olmamdan kaynaklı. Bu anlaşılmak zorunda mı? Bilmiyorum. Duygu ve düşüncelerimizin içinde evrildiği gelenek, doğu geleneği, şiiri yahut sanatsal üretiyi çoğunlukla ilhama dayandırır. Bu yönüyle neredeyse şiiri ilahi mesajla kıyaslar. Tamda bu noktada şaire şiirine yabancılaşması için bir alan açılmış olmaz mı? Bence olur. Bu alan üzerinde soluklanıp yazdığınız şeye şerh düşebilirsiniz. Bilirsiniz ki, yazdığınız şeyin içerisinde bir yönüyle sizden bağımsız bir kavram/duyu/hakikat silsilesi vardır. Yine de edep sınırları dahilinde kullanılması gerektiği kanısındayım. Bir “neyse” de benden Şiirin “nedeni” ne zaman ve nerede “nasılı”nın önüne geçer? Bu asıl ve zor olan soru. Cevaplanabilir mi? Bilemiyorum. Öte yandan “neden” sorusunu cevaplamak her babayiğidin harcı değildir. Zira bu yolculukta “manevi hezeyan” ulaşılması ihtimali daha yüksek olan bir sonuçtur. Bu arada ne söylediğini bilen biriyle böyle bir konuda muhabbet edebilmek büyük zevk. Uygun görürseniz daha geniş bir zeminde yukarıda yazdığım şeyden bağımsız olarak devam etmek isterim. Selamlar...
Ölüm, en acı gerçeğidir ömrümüzün. Ve her ölenle birlikte nefesini ensemizde hissederiz ölümün. Ölümü güzelleştirmek, acıyı bal eylemek biraz da şairaneliktir..
Haksızlık etmiyorum umarım zira, İş hayatı, aş hayatı, hatta aşk hayatı için olumlu gelecek tasarımına futurizm.. Şiirin satıraralarında melonkolik aynı zamanda her an isyan edecek bir edayla gezinen şair aslında sona gelindiğinde misyon icabı umudu ve olumlu olanı ifade ediyor..
Futursuzca konuştuğum için bağışlasın beni şiir, kastettiğim futurizm toplumcu ve geleceği düşünen gerçekçi bir futurizm elbette..
Şiirin ses, söz, ahenk gibi, şiir olmak gibi bir derdi de yok. Aliterasyonu kıvamında
Şiirin dizelerinde gezinen ses dizgeleri, uyumlu harfler şiire ayrı bir hava vermiş.."
Buraya taşınarak çok okuyucuya ulaştırılmış olması ayrıca iyi...
Yazan kadar okuyan da şiire anlam katar. Hatta belki daha fazla...
Yukarıda yazılı olan şeyin şiir olup olmadığı bahsini tartışmanın dışında tutarak söylüyorum. Nitekim şiir olmayabilir de. Bunu henüz bilemiyoruz.
Duygu ve düşünceleri aktarmak için bir araç mıdır? Burası da tartışmalı bir mevzu.
Ben yazan değil de okuyan olsam şöyle okurdum;
Dünyaya ve dünyayı temsil etmesi bakımından "dünyadan nasıl uğurlandığına" yani ölümüne, yani bedeninin dünyada kalanlar tarafından son bir görev edasıyla toprağın altına nasıl koyulduğuna dışarıdan bakan kişi, ölüyor olmanın (veya çoktan ölmüş olmanın) da verdiği yalnızlık hissini, ölümünün ardından varacağı yerin gerçek evi olduğu, dünyanında yalnızca gerçici bir gurbetlik olduğu gerçeğini idrakte itici bir unsur olarak kullanıyor.
Vurulduktan sonra fakat ölmezden evvel, dünyayla bağları giderek zayıflarken, "umut nerede" sorusunda vurgulanan aslında yaşamını devam ettirmeye yönelik hiç umudun kalmamasını ve bu bağlamda öfkesini dile getirmekte. Buna karşın, bütün bu telaş sona erdikten sonra kullanılan "eve dönüş" kavramı "umut işte burada" mealinde.
Futuristik kelimesini kozmik kelimesiyle değiştirebilirim kendi adıma. Zira "gelecek" kökünden türeyen "future" veya "futurizm" bir vektöre işaret eder ve tek yönlüdür. Öte yandan varoluşu bakımından insanın tek yönlü olma gibi bir lüksü yoktur, Fakat bu yanılsamanın da elinden bir türlü kurtulamaz. Eve dönüş aslında yaratıcıya, tanrıya dönüştür. Yani si dönülen yer zamanın üzerindedir. Fakat kurulan sahne ve kullanılan anlatım biçimi günlük hayatımıza yabancı hatta rahatsız edici derecede duygusuz. Ölümü hakkıyla hissetirirken yukarıdan bakan, donuk bir mizansen kurulması okunan şeyin futuristik olduğu anlamına gelir mi bilemedim.
Yukarıda kullanılan "di" li gelecek zaman okurun okuduğu şeyle kurduğu ilişkinin doğal bir unsurudur. Dil tekniğiyle iliikilidir. Ölünün ölümünü geçmiş zamanda olmuş bir olay gibi anlatıyor olması gibi bir sonuç biraz zorlama olur.
Kafiye ve ahenk unsurları da yine teknik konular. O kadar detaylara girip, neyin nerede neden kullanıldığını veya kullanılmadığını açıklayıp okuyucunun alanını daraltmanın bir anlamı yok.
Kendi yazdığım bir şeyi böylesine açıklamak ne kadar doğru bilemiyorum ama okuduğumuz şeyden farklı şeyleri anladığımız çok belli. Haliyle sizin benim kavram dünyamı bilmek gibi bir zorunluluğunuz yok.
Zaman ayırıp uzunca bir yorum yazdığınız için tekrar teşekkür ederim.
Yazan kadar okuyan da şiire anlam katar. Hatta belki daha fazla...
Yukarıda yazılı olan şeyin şiir olup olmadığı bahsini tartışmanın dışında tutarak söylüyorum. Nitekim şiir olmayabilir de. Bunu henüz bilemiyoruz.
Duygu ve düşünceleri aktarmak için bir araç mıdır? Burası da tartışmalı bir mevzu.
Ben yazan değil de okuyan olsam şöyle okurdum;
Dünyaya ve dünyayı temsil etmesi bakımından "dünyadan nasıl uğurlandığına" yani ölümüne, yani bedeninin dünyada kalanlar tarafından son bir görev edasıyla toprağın altına nasıl koyulduğuna dışarıdan bakan kişi, ölüyor olmanın (veya çoktan ölmüş olmanın) da verdiği yalnızlık hissini, ölümünün ardından varacağı yerin gerçek evi olduğu, dünyanında yalnızca gerçici bir gurbetlik olduğu gerçeğini idrakte itici bir unsur olarak kullanıyor.
Vurulduktan sonra fakat ölmezden evvel, dünyayla bağları giderek zayıflarken, "umut nerede" sorusunda vurgulanan aslında yaşamını devam ettirmeye yönelik hiç umudun kalmamasını ve bu bağlamda öfkesini dile getirmekte. Buna karşın, bütün bu telaş sona erdikten sonra kullanılan "eve dönüş" kavramı "umut işte burada" mealinde.
Futuristik kelimesini kozmik kelimesiyle değiştirebilirim kendi adıma. Zira "gelecek" kökünden türeyen "future" veya "futurizm" bir vektöre işaret eder ve tek yönlüdür. Öte yandan varoluşu bakımından insanın tek yönlü olma gibi bir lüksü yoktur, Fakat bu yanılsamanın da elinden bir türlü kurtulamaz. Eve dönüş aslında yaratıcıya, tanrıya dönüştür. Yani si dönülen yer zamanın üzerindedir. Fakat kurulan sahne ve kullanılan anlatım biçimi günlük hayatımıza yabancı hatta rahatsız edici derecede duygusuz. Ölümü hakkıyla hissetirirken yukarıdan bakan, donuk bir mizansen kurulması okunan şeyin futuristik olduğu anlamına gelir mi bilemedim.
Yukarıda kullanılan "di" li gelecek zaman okurun okuduğu şeyle kurduğu ilişkinin doğal bir unsurudur. Dil tekniğiyle iliikilidir. Ölünün ölümünü geçmiş zamanda olmuş bir olay gibi anlatıyor olması gibi bir sonuç biraz zorlama olur.
Kafiye ve ahenk unsurları da yine teknik konular. O kadar detaylara girip, neyin nerede neden kullanıldığını veya kullanılmadığını açıklayıp okuyucunun alanını daraltmanın bir anlamı yok.
Kendi yazdığım bir şeyi böylesine açıklamak ne kadar doğru bilemiyorum ama okuduğumuz şeyden farklı şeyleri anladığımız çok belli. Haliyle sizin benim kavram dünyamı bilmek gibi bir zorunluluğunuz yok.
Zaman ayırıp uzunca bir yorum yazdığınız için tekrar teşekkür ederim.
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.