14
Yorum
51
Beğeni
0,0
Puan
2657
Okunma


göğün yorganıyla örtünmüş kente
kelime düşüğü yalnızlıklar geldi
..
sokakların ağzına dolmuş düş ölümleri,
defnedilirken paslı tabelaların mezarlığına
çingeneler susuyordu akordu bozuk kederleriyle
belki
garların ahşap kokusuna karışmış gitmeler
belkide aklın seyir defterine yazılmış hasarlardı
ruhun evindeki o darmadağın oluşumun hüzünleri
imdat unsuru taşıyan bu tesiri yüksek zaman
sonuçta yükü ağır bir anafordu yüreğin ırmağında..
zıvanadan çıkmış hüzün asılı gözler
kapıları kırık aşklara girdiğinde yağdı yağmurları
tuzluydu rengi olmayan suların dramatik durgunluğu
herşey
bir boşluğun sesine takılıp düşmekten beterdi
kanıyordu çocuk uykularında anne öykülü rüyalar
şehirlerarası motellerde küf kokulu ayindi yalnızlık
eskilerin arasına koyulan gençlik kadar berrak
bitmiş aşkların seferinde gitmek kadar acıydı hayat..
Meryem’in rahminde Tanrı adına duran cenindi tarih öncesi
çarmığa gerilmiş sabrın her çivisiyle kanın sonrası oldu
evvelin anlamlı, bugünün manasız duruşuydu kabile göçleri
kavimlerin kaburga altından geçti tiyatral kaybedişler
gayrimeşru sözcüklerle yalan umutlar söylenmiş olsa da
şiddetten uzak yasadışı aşklarla aykırı düşler kuruldu
maneviyatı ilahi uygarlıklar kurmuş sevgi insanları
her cümle içinde dil sürçmesi olmadan söylediler
-akıl ile yüreğin arası araftan çıkmaktır ütopyalar.!
..
Bülent Aslan