0
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
1339
Okunma

karşının hiç durmadan yanan ışıkları
ışıklardan korkuyorsan, karanlık da korkutur bir o kadar/ yorgan soğuk
elektriğin icadından beri de insan
üç hafta ömür veriyor insan kendine, üç hafta sonra tekrardan aynı insan
kalabilmenin aklında yatan gizli güçler
haykırabilsen, eskitme oluyor- doğan güneşe çare olmaksızın
sonra işverenlerin diliyle konuşuyorsun, taze gelin, bebekli anne, sebepli baba
neden değişiyor sonra sabit bir noktada kalması gerekirken,
umutla özgürlük trajedisi bilakis neden aynı tonlamalar kurutuyor
çayın en demli halinde yetişen şeker gibi, hiç sevmem
mutlaka çağrılınca da geri geleceksin gittiğin yerin pek önemi olmaz
gitmemişken ilgi çeker ayrıca kıtalar
afrika bir yılgı amerikadan biraz da şen ve sıcak
çocukların kara dutlu ekmeğinde büyüyen iri kurtlar sallanıyor
dişlerinin beyazlığı, daha beyaz memedeki sütten
insan seviyor da sonra mavinin bir kız olup yürüdüğüne şahit olunca
yuva da iki şişe bira kesiği geçmişin tozlarında yapışıyor rengarenk fon kağıtlarına
rahvan diyorlar buna
siyah ayakları, yüzü siyah, daha bir tedirginlik
ağrıyan başa çekilen lastikli urba
ağzı köpürüyor yalnızlığın, geç kalmanın hemen arkasında
nasıl anlatırsan yine de övülmesine anlam verilmiyor
insan kıt kanaat aklıyla
senin olmanın tarafıyla da gazete yapraklarına benziyor
yırtılan bir sinek ağrısı, kansız ve tok
iyi bir şeyler de hep içinde kalıyor
buradan sapıp, artık geri dönmeyi unutacağım yollardan geçip gideceğim
bildiğim bir şey varsa ukalalığı izmarit, bilmediğim hiç alınmamış taze paket
susamlı bir ekmeğin anlamı olmalı böyle güzel kokmasının
bağlaçlardan sonra adımlar geliyor/ bir zarfın üzerine daha ne kadar gidilebilir
kaldı ki tesadüf değildi hiçbiri
karnının üzerinde uyuklarken bir kedi
kalbim acıyordu
sonra apolitik saygınlığıyla yürüdü gitti her şey
dış kapının zili kadar dikti duruşu
akşama ait kalınca her şey değişir, çapını kendi bulan daireler dolaşır
aynı odanın iki lambası
ikisi birden yanmalı
makası sallıyorsan
içinde yine de bir parça tırnak parçası kalmış olmalı
gazete üzerindekilerden farksız
kalbi kırışık sayfalarda tozlu hakikat bezlerini yukarıdan silkeleyen eller
aşağıdan yukarı yükselen olmasaydı,
taş taş üstüne kalmazdı