2
Yorum
4
Beğeni
5,0
Puan
1410
Okunma

Biliyor musun? diye sordu o gün.
Bilmiyordum...
Bilme yetisini kaybetmiştim yanında.
Öyle yakınsın ki bana... dedi.
Eli elime değdi.
Değildim,
Keşke olabilseydim...
Yüzündeki her gözeneği görebilirken
Bin kilometre uzaktım tenine.
Şehvetin ete bürünmüş hali gibiydi parmak uçlarım
Uzanmalıydım, dokunmalıydım,
Yakmalıydım, yanmalıydık...
Lakin ellerim soğuk,
Kıpırdayamayacak kadar ağırdı.
Öyle iyi anlıyorsun ki beni... dedi o gün.
Anlamıyordum...
Gözlerim o konuşurken
Dudaklarının aldığı şekilleri ezberliyordu.
Kulaklarım uğulduyordu,
Duyamıyordum sözlerini.
İçimde çığırtkanlar havalanıyor,
Vahşi hayvanlar ciyaklıyor, hırlıyordu.
Ruhumun bam tellerinde bir maymun geziniyor
Bir boru sesi içimde savaş başlatıyordu.
Seni içime sokasım geliyor... dedi sonra.
Uğultular şiddetlendi, kasırgalar, hortumlar...
Nefesim kesildi,
Kalbim uğultulara çarpıntılar ekledi...
"Be hey ruhum" dedim içimden
"Hazırsın, kaldır ellerini
Tam zamanı, bak gözünün içine, korkma
Ahtapot gibi sar sımsıkı şimdi sevdiğini"
Sen, sen benim en yakın dostumsun dedi birden
Sarıldı.
Hem de sımsıkı...
Oksijeni bitti evrenin.
Kolları giyotinlenmiş bir ahtopot oluverdi ruhum.
Kesik-lerim kanadı
Kanım içime aktı.
5.0
100% (2)