8
Yorum
22
Beğeni
5,0
Puan
2040
Okunma


samimi pozlar verirken yakalandık
örttüler üzerimize gökyüzünü
sen dağınık saçlarınla çekiştirip durdun çekyattaki örtüyü
adıyla çağırmadın kediyi
rüzgar giriverdi sinekliğin arasından
yoksulduk, çıplaktık ve aynamız vardı upuzun
sen kendine bakamayacağın bir pozisyon seçtin
kanıtlarken tatlı elmanın yerçekimine inat dik duruşunu
bir tek sen kaldın
zira saçların vardı lavaboda
tuvalet taşlarında solucan gibi uzanmış saçların
bir çeşmeyi çevirmeye, sifona basmaya bakardı
gidişin
bu kadar kolay olmayacağını nasıl bir bakışla anlatabilirdin
adıyla çağırsaydım seni dönemezdin
zira sırayla ellerinden mandallanırdı budalalar
biz ellerimizi de çok sevmişliğin sarhoşluğu
gölgelerin içini, daha sakin, daha içi, içindeki içini
dudak dudağa kalamaz çubuklar paslanırken
gökyüzünün sevmediği çocuklar onlar
kediler görüp de ses etmezler
bir miyavlık değeri olmaz
kalan üşütmelerin bir de spazma eşlik ettiği senfoni
daha büyük kriminal vaka olmadan insan ölüp gitmeli
adıyla çağıramayacağı kadınlar sevmemeli
yapılırken o ayna
bilmiyorum hangi götün tekine denk gelmişti bahtsız cam
yalnız bakınca bile sen var gibi karışıyor
aytenin kızını görünce mutlu oldum
o da bıkmıştı adından şiirler dinlemeyi
aynayı dışarı çıkarıp kırdım
delil sol kolumda derin kesik
muşmula suratlı delik ağızlı kızların kendilerini güzel sanma zamanlarında
sanat maceralarına girişleri vardı; kiş
dudaklarından başlardı deliklerin imtiyazlı sırıtışı
bir de alınmış kaşlar
saçlara gelinceye kadar koltuk altında kıl düellosu
parası olunca ilk işi epilasyona giden insanlar
kandırmak için uğraştım kendimi
sen lise bahçesinde delikanlı oturuşunun içine sıçan kuş oldun
binemedik vapura herkes gibi
sevemedik de simiti taptaze
bir de sormalı ne günahı vardı bir demlik çayın
içimi onarabilmekten karşı
kısaca termoplastik olunca eğlenceli bir karışım çıktı
sevgiyi öğrendiğini sanmanın bedeliydi gözlerden akan
birbirine zehirli bitki suyu içiren serserilerin uyuması
ne talihsiz bir gövdeydi hatırlamaktan geriye kalan
tarifsiz bulabileceğim çorbacıları olan şehirleri sevdim
bunun ne demek olduğunu bilemezsin mütemadiyen içerken dört yüz dört
bir de esaslı bir kurşunsuz
saçların apaçık hırçın bir erkek yeli
gözlerin de renkli gaz
ad sormuyorum, ışık ummuyorken izahı zor tayinler çıkıyor noktalarımdan
dairesel bir mezar olunca
her hastalığın nefes alışta tenhası vardır sokaklı
defterde yazılı tarihe aldanmamalı
insan kanamaya yakın döverken aşkı
pencerenin günahı yok soğurken göğüslerin
kör vazoların altında paslı anahtarlar kalmışsa cinler haklı olabilir
bardakları kıranların onlar olduğuna dair bir şeyler vesaire
anlamlı olmaya çalışmaktan çok yoruldum
çekip çarşafı yarasa gibi sarkmak istiyorum
şimdi karadeliğin zümrüt hayali geçitlerinde
iyi biride olmak istemiyorum
adımın ilk harfinden girdim, dönüp duruyorum
sen hep orada kalacaksın
5.0
96% (22)
4.0
4% (1)