3
Yorum
4
Beğeni
5,0
Puan
1146
Okunma

bu metal soğukluğun üzerine çıkıp düşünmeyeli çok olmuştu
insanların yalnız başına oturdukları bankların tam karşısı
kimi sigortalı bir işin hayalini kurarken gecikmeli taşeron
açıkta kalan ne varsa
düşüşün yarım kalıcı fosforlu etkileri de buna dahil
gece olunca her yer ıslak olmalı
ıssızların kaldırımları
masalsı aşklar
bebeklerin bezleri
çocukların yatakları
kadınların saçları
adamların elleri
eller ıslaklığı siler sert ve şöyle;
hepimiz su cambazı kıyak bir komün var edebiliriz
kadın ’bana hükmetmesin adam’ derken istekli bir çukurdur içine çeken
turkuaz rengi denizin rip akıntısıdır belki de
hay aksi, bunların hiç de zamanı değildi
tutamıyorum kendimi
bitirmek isterken ayaklarımı basıyorum mop kalıntısı
dönmüşdolabın elektriğini kesseler
sereserpe yapışır bir kadının çantasındaki anahtarlık pembe bir yüze
yırtar karanlığı çığlığı aşk diye anılan köpek
havlamalarından korkar da gülümser canavar
it iti ısırmaz derler
şarampole yuvarlanır heyecanı damağında tıkanmış yüzler
ölümdür bu, lütfen demez güle gülelere
Allaha ısmarlanan candır yalnız
ne bir piyano, ne keman, ne de mızıka
tam elleri ortasından yırtarlar insanı
inanıyorsa bir nebze, inanmıyorsa menzil belirsiz
fark etmez kalanlar için oradaki gerçek
diyalektik yaklaşılır
açılır koltuk altları, göğse iki santim kala ’dur, yoksa vururum’ bakışları
birincisi dine bağlar, günahtır, perinesi okşanan bir manyaktır kati
sosyalist devletten yine de bekler yardımını
komünist doğası gereği alır kendisine lazım olanı
vendôme paramparça edileceği ana kadar tekrar kimse kararlı olamaz
eşya gıdıklanır
lütfen der, zerrini kapayın gözlerinden bağlayıp
lütfen, açıklanamaz insanın benzeri görülmemiş dürtüsü
ah örtünen kalabalık
nefes dahi alsan yeter bugün
bir kadın sesi daha deşilir demir saplı bıçakla nasıl olsa
bitmeyen öyküler biriktirir melekler
sunulurken tanrıya nasıl da üzgündür her biri
’insanlar efendim, insanlar neden böyleler?’
sormayın kaçak bir alıntıdır ya da başka bir öykü
konuşmaya merak duygusu kalmamış mottolar ayaklar altında ezilir
kimi zaman elleriyle parçalar çocuklar
kadınlar adamları dumura uğratır
vecizedir, geri dönüş yok eskiye
halkın gücün yoktur artık özgürlüğünü montmartre’a taşımaya
bu kalp nasıl unutur reform yapabilmeyi
ama mezarlıktır da ayrıca teni
kalbinde ayakkabı bağlarıyla sımsıkı pısırık veletler acı çeker
neden der kendine, kendi damarları içinde kasılan sıvıya ve çağa
matematik dansa kalkar hayatın ortasında tarihle
sayılardan nefret etmenin zamanı olmaz
toksin dönüşü sürünür çadırların önünde ütülü hırsızlar
gelmeyecek bir misafire hazırlanmış sofradır istekler
insan anlatabildiği kadar da tanınır
sözünün geçtiği yer de ölür
umutlarını saklayaşına gülümser
yaralarına ağlarken
sözde bir jiletle çizilir cam üzerindeki yüzler
kıymetli bir bilginin ortasında cehalet sırasında tanışılır
aşk olur,
ıslanır elleri adamların,
kadınların yüzleri
çocukların altları
tavan araları
sokaklar
caddeler
üzerinde oturulası son kalan çimler
bu metal insanın kıçını üşütür
beyin firarda, mikroorganizma florası kaçıktır artık
ve söylenen ne varsa hükümsüz
söz veriyorum bu kötü niyetlerimi terk etmeye
pardon, rahatsız vereceğim ama oturabilir miyim yanınıza?
5.0
100% (7)