1
Yorum
2
Beğeni
0,0
Puan
968
Okunma
çöküp kalır bilinmezliğin beyaz coşkusu
biz onu suyun değişkenliği ile anıyoruz
kristal çiçeklerinden oyulmuş narin bir duygu
sarılsan geçmez
ağlasan geçmez
temiz örtü saydam gün
ilk işittiğimde kokun bir heyecan telaffuzunun
kendiliğinden sızmasıydı pencereden
ve üşümesin diye güvercinlerin kalbi
esintilerini azarlardım göğünde
derinine dalardım derelerin
yaz dalgınlıklarının konuşkan çocuğu
hatırladıkça şimdi
kıyılarında bir sessizlik
ellerim kında
çoğalırdı kar sızısı
yalnızlığın pembe ağzında
dağlar üşür ben üşümem
üşürse dağlar üşür ben düşünmem diyen
inatçı tekerlemelerin tanrısı
kararan yüzünü takındığında
rüyaların ikiz kuyusunda bir akışkanlık
ilerledikçe o mavi uykuya
beyaz kanatlı melekler örterdi göğsümüzü
ve şimdi yumuşak kaş kol arası yeni hayatlar
işitmeden dilini bu sonsuzluğun
bizi terk etmeyen eski anılar
yorulmuş şarkılar gibi geçiyor üstümüzden
hay Allah
uyandım dalınca geçmişe
kirpiklerimin karı erimiş
ıslandı her tarafım yine.