2
Yorum
17
Beğeni
0,0
Puan
3300
Okunma

Sise’ye
yoktum
varlığın gelene kadar
...
söz geçmez yüreğime
sessizce masallar anlattığım
kara kalem günlerde bekledim seni
adının harfleri yoktu
kimliğin tespit edilmemiş
yüzündeki bulutlar
çayların buğularını ağlamamıştı daha
kendime yenildiğim savaşlar
duvarlarda rutubeti kanatır
ağır yaralı duyguları saçardı uykulara
öyle yangındı yalnızlık
göğün yere düştüğü vakitlerde
arasında ezilir kalırdı ruhum
sen gelmeden önce
büyüdüğüme inanmayıp
çocukluğumu acıtırdım hayatla
dizleri kanamış şarkılar söyler
selamlamadan kenti
günaydınsız bırakırdım sokakları
tütünün dumanında saklardım yüzümü
dudaklarımda susmuş kitaplar
sayfaları eskimiş düşler kurardım
kapının eşiğinden ilahi adımla geçer
batıl adımla kaçırırdım kuşları
öylesine tarifsizdi boşluk
şapkasından çıkamamış tavşanı
müebbet hapis eden illüzyonistti aklım
vardın
söylerken seni
kelimelere takılırdı anlam
sözcükler çözemezdi
lügatlarda arardım gözlerini
kitabelerde gecelerdi iklim
mevsimler karışır yazıtlara
hu dervişler susardı
vardın
anlatırken seni
çağlar göçerdi kavimlerce
dağlara çıkardı eşkıyalar
zaman durur
kırılırdı saatin gururu
ifade etmek acizliğimdi
saç telinin aşkına
kanardı yurdum
akardı kentlerim
vuruşurdu gerilla gecem
ihtilale başlamış yaşam
avuçlarında büyümüşlüğümü anlatamazdı
senden önce
umuttan düşler çıkarılmış
eşittir ben kalmıştım
bir şiirin imgesinde geldin
paragraf başı yorgun
noktası virgülü kimsesiz
karmakarışıktı mısralar
kirlenmişti hikayesi
harfler suskun
kelimeler acılı
sözcükler yetimdi
gönderilmemiş mektuplarla geldin
saçlarında deniz kokusu
gözlerinde mercanlar
bin yıllık Cudi’den
uçurdun dudaklarından gülüşleri
artık
tenin kaf
ben
küllerinden doğan ankaydım
...