5
Yorum
16
Beğeni
0,0
Puan
2360
Okunma

sığınak notları
göğüm tanır ayak izlerini
çıplak sağanak vakti
parmaklarının ucundan dökülmüştü yağmur
bağırdığın iklime sığınmıştı çocuklar
gözlerinin feri arka plan yıldızlar
bulutlar doluşu zemheriydi akışın
tevekkül içinde tütün bastığım yara
kabuğunu bağlamadan önce
tanrılar suretini gölgeledi duvarlara
aklımın sıçradığı yangın gözlerin
kaçaklık yaptığı gün aşırı yalnızlığımda
kalabalık deşifreme uğramadan gitti
küçük ihtilaller doğurmuş geceye
büyük devrimler içinde ayyuka çıkalım dedim
batıl korkuların ilahi adaletinde sevdim seni
kuşatılmış kentlerin mahur göçleri büyürdü aklımda
kavgalar bitirmiş kanlı ibareler toplanırdı sorularda
cevapları kanayan taşların çürümüş sürgünleriydi
kül ve köz arası bir yangında sevdim seni
sırtıma dayanmış ahşap teorilerin
betondan pratiğe geçtiği fikrimin ayiniydi aşkın
dinamitlenmiş yalnızlığın parçalarıydı tesiri acı yokluğun
her köşe başına sinmiş adsız tabelalarda
harfleri tutsak isimlerde aradım seni
rakamlar koparılmış takvim yapraklarını döverken
haritalarda olmayan bir ülkenin tarihinde buldum seni
direnmeye meyilli asi kelimeler saklanırdı şiirlere
apansız bir tutkunun kıyametinde kutsanırdı
İsa Meryem’in kundağına sarılıp ninnileri söylenirken
daha doğmamış sancılarımla
bağır, çağır vaftiz edilirdim sevdana
dört kitabın aşkına yaradana ağladığım bugün
hasretinin kesiğine basıldı okyanus tuzuyla düşlerim
bulutların ağladığı gözyaşı donarak düştü kente
damlarda ölü beyazların aç kuşları üşüyor bende
seni sevdiğimi söylemeye tarifi yetmez arzın
kopsun yediveren fırtınaları yıkılsın dağlar
ben sana uçurtmalara binmiş kitabelerle seslendim
herkes kırılmış aynadaki resimlere suskun
boşverdim delik deşik boşluğumu
bütün yorgun adaletiyle sevdanın
ağır aksak düşmeleriyle sana geldim...