1
Yorum
4
Beğeni
0,0
Puan
809
Okunma
yazdan kalma aydınlıklar vardı önümüzde
masanın sonunda incir ağacı
söyleşip ağıtlar yaktık
uzun sözler çıktı ağzımızdan
gülümseyen mavilikler morlar
bir masalın içinde bu kadar mı güzel
beyaz eller şamdanlar mumlar
beyaz eller oval bir ahşaba uyumlu güneş batımı
esintiler saçlarınızı bükebilir
getirir kokunuzu denize nazır
hüzün alıntısı gözlerinizi gözlerime
sarı ovalar gibi
dört bir yanını bahtiyarlıkla kutsayan duvarlar
çiçekli bahçelerin avlusu
döndükçe başımız düşer omuzlarınıza
yakın daha yakın bir histen
kuş olur sevgiler dudağınıza
konuşuruz coşan taylar gibi yelleri özgür
uçuyormuş hissi veren o hız
gölgelerimiz artık bir yanılgıdır
sırt üstü yıldızların kanadında hafifleyen
yeni mırıltılar
dağ göllerinin karanlıklara fısıldadığı ses
bekleriz
her yanı yeşil sevinçlerle dolu o ağacın altında
yaprağını sarkıtan bahar yüzlü sevinç
buğulu başını alır gider
başka bir aşkın koynunda sıcaklık bulur
diyemem
beni sevmiyorsun artık
göz yaşlarının sunağında seni bekleyen
eteklerini toplayıp gelirsin bana
muhakkak vardır yanağını öpen biri
sis içinde bu hüzün kime kalırsa
odur saçlarına değecek
ama şarap ve sarhoşluğun tatlı tanrısı
istiyor diye
vazgeçmiş değilim senden.