0
Yorum
2
Beğeni
5,0
Puan
932
Okunma
I.
Aşk,
Kasım’dan gönlümüze dökülen yapraklar gibi
Her adımı toplu intihar
Prag’tan bir filo ile geçiyorum
Ortalık yerde bir nehir çıkıyor karşıma, üşüyorum.
Şimdi zamanların en soğuğu Milenka,
Adımı söyle ısınayım.
Sofraya otururuz
Üç kişi
Yıldızlı gecelerden kalma yalnızlığım
Baş köşesinde hüzün soframızın
Kuru bir soğuktur yanına iliştirebileceğim bütün mutluluklar
-Adı konmayan bütün sofralarda-
Bir sigara daha yakıyorum,
Van Gogh öğretisi duyar gibiyim sanki
Patates yiyorum.
II.
Kasım’da ölen kuşlar nadirdir
Olur da bir gün Kasım’da ölürseniz
Durmayın, beni yâd edin kuru soğuk sofralarda.
Aşağı yukarı, bir ay içerisinde on sekiz kere seni hatırlıyorum
Bugün Prag’tan bir nehre atlıyorum
Seni hatırlarken şehre bir sinema düşüyor
İskandinav Tanrıları en çok Kasım’ı severmiş.
Bir adam görüyorum beresini yandan bağlamış
Elini cebine atıyor şimdi üç-beş yalnızlığı arıyor
Ankara’da sıkışmış yorgun begonyalar gibi
Kasım’da seni hatırlıyorum
Şehre bir hüzün yağıyor.
III.
Şimdilerin en uzun günbatımıdır Kasım
Kırık testere yoğun bir acımasızlıkla geçiyor ömründen
Seni görüyorum ürpererek
Fikrimce bir ay içerisinde on sekiz kere seni görüyorum
Plaklar adını tekrarlıyor
Kaderin gamzeli tebessümleri.
Senin yüzüne tanrı tarafından iliştirilmiş bir mutluluklar
Adını söylediğimde sağa sola dağılan kalabalık toplum gibi
Sana bakınca,
Şehre bir kasım iniyor.
Sevdanın sihirli tutuşu
Gönlümden kaburgalarıma uzanan o yol
Bulvarda sıkışmış o kuş
Hepsi senin adına yazılıyor.
Sonrasını biliyorsun Milenka,
Özlemek seni, hayasız bir çocuktur şimdileri
Şehre inen Kasım gibi.
5.0
100% (3)