0
Yorum
1
Beğeni
5,0
Puan
1003
Okunma

Gece son faslına çekerken
inceden perdesini
Karartıyordu her şeyi,
Ve Her gün sadık bir dost gibi bekleyen
Maviyi kendisine benzetiyordu.
İçinden öfke damıtıyordu
Bütün iç hesaplaşmalara.
Bir adam ki düşünün günün
bahar kokan saatlerinde başlar yaşamaya
Yaşamakların delisidir,
Kıpır kıpır bir yüreği vardır
Özgürlüğün delisidir
Uzuvlarından biri tutsak kalsa
Emin olun o an ayaklanma çıkarır
Ki o kadar düşkündür yaşamaya.
Sonra ufaktan başlar
güneşin baskın gibi düştüğü dik saatlerde özellikle
Kafa yanar lakin o takmaz hiçbir şeyi
Usulca yılanmış yanık şarabını
döker kurak dudaklarının arasına
Bütün aşklar,ihanetler,anılar tazelenir
Ve bir nehirden geçer gibi
boğazın köprüsünden akar
Kendi okyanusuna doğru.
Dökülmeyen suskun bir göl gibidir bu okyanus
Her şey içerde öyle bir şişer ki
ayık kalmayan dudaklarını ısırır
İnceden inceye geceye de küfreder
Çünkü gece de çökmüştür artık
Gündüz yıkanan bütün anımsayışlar
Karanlık yekten bir öfkeye döndermiştir.
Artık onu durdurabilene aşk olsun
hoyrat dilinden bir isyan türküsü başlamıştır usulca
bütün hesaplaşmalara, hele geceye..
.....
nedense gece her fasılda
bize bunu hatırlatır
örtüsüne sakladığı kabuğun içinde
öfke damlar bütün yaşanmışlıklara
oysa gün alnını vururken sabahın
serin sokaklarına her şey tavsamıştır
ta ki gece gelip çatana kadar..
şimdi bu karanlığa ne denmeli bilmiyorum
neden her şeyi hatırlatır
kuduran bir öfkenin tuzağına düşürür
düşen acaba biz miyiz?
yoksa düşüren mi var
onu da bilmiyorum.
tanrıyı suçlamak istemiyorum ama
sanki onunda parmağı var diyorum.
kasım/2014
5.0
100% (1)