1
Yorum
6
Beğeni
0,0
Puan
962
Okunma
yürüyordu kar kemancısı
izleri dağa doğru uzayan
taze uyanışların bittiği yerde
başını öne eğen çiçeklere eşlik ediyordu
sesiz odamızı gümüş yüzlü hafifliğe bürüyen
kokuların kol gezdiği pencerelerin aralığı
çıplak bilekleriyle çamaşırlar asan kar kadından başkası değil
evimizin direği gibi
çok ve çabuk çoğalıyor çarşafları silkelerken
kırmızı panjurlar uyuya dursun
biliyorum sıcaktır içi kıpırdayan heyecanım
her gün cama yansıyan yüzünü
hüzünlü bahçelere düşüren cilalı baston
tavuk hırsızı çakalların değil
yürümeyi bilmeyen kardeşimin ayak izleri
çatımıza kanatlarını değdiren kemancının nefesi
ürperen kar kuşlarının kanını ısıtıyor
ve belki de onlar
incindiğim de üstümü örten
gölgelerinden korktuğum ölü dudaklı vadilerin sisi
olanları unutuyorum ışığı yakıp
sandık eski mi eski
bir kokusu anemin buruşuk yastığı
babamı soracak oluyorum
senelerdir kapıyı çalan biri
biz mi büyümedik
yoksa hiç mi bahar gelmedi
durma sobamızı yak
sol yanımızı kış geçmeden
gece beyaz notalarını savursun keman
uyuyan çocukluğumun üstüne.