5
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1153
Okunma
hüzünle yoğrulan bir sabahın alacasında almıştım,
bitirilmemiş yarım kalan hasretlik mektubunu..
bembeyaz satırlara çizilenler
incecik bir dudaktan dökülün
son veda hutbesiydi..
okudukça her karesini,
dişlerimle dudaklarımı ısırırcasına kanatıyordum
sonra
şaşkın gözlerim buğulanıyordu,
bardaktan boşalırcasına yağan yağmur gibi dökülüyordum..
ah!!o yüreğim ne hissetti biliyormusun?
bir bekçi köpeğinin ansızın havlaması gibi
atıyordu.
her atışında
ölümün insanı tuz buz eden o soğukluğunu hissediyordum..
en çok ta ona acımıştım....ona...
yüzümün halini görseydin,
’’bu dehşetli halin ne’’ diyerekten içlenir
bir şimşek gibi parlardın...eminim..
çünkü;
yüreği ağzına gelen bir adamın yüzüne dönmüştüm
canım çok sızıyordu
çok!!!
bir bilsen...bir bilsen....
keşke herşeyimi verebilseydim sana
ama çok geç artık...gerisin geriye dönüşlerin fayda etmediğini çok iyi biliyorum..
zaten senin olmadığın bir yerde,
yaşam bir baş ağrısı
ölüm bir kurtuluştur benim için,
sssizce kendimi karanlığa gömerken.......