1
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
862
Okunma
Askıda gözlerimi yanlışlar zincirine bağlıyorum
Güneş, reverans yaparak yüzünü dönüyor şarka
Ne asalet ama!
Yalnızlığın acı sesini de takıyor peşine
Bir mızrak boyu daha ilerleyip
Yakıyor bütün bu sensiz şehri.
Sonbahar ve yalnızlık
Sanki bir ansiklopedinin unutulmaya yüz tutmuş hazinesi
Öylesine derin ve soğuk.
Yakıyor bütün bu sensiz şehri.
Prag’da bir trene biniyorum, binişimin adı yok
Özlüyorum mutluluk saçan o tebessümlerini
Prag’da. Yalnızlığa tutulmuş bir aceleyle
Antidepresan alır gibi tanıyorum bu geceyi
Aylarmış ayları kovalayan benim gönlümde
Dönüp de asıyorsun suratını arada
Ve rüzgar dolana dolana kokunu serpiştiriyor ellerime
Ellerim bir çıkmaza giriyor ve
Yakıyor bütün bu sensiz şehri.
Kitabımın arasına çilli begonyalar serpiştiriyorum
Olur da bir gün seni unutursam
Yollarına dökülsün çilli begonyalar
Yüzüm kızarıyor bu mevsimde, bilirsin
Hem ellerin üşürse boynum sıcaktır
Çünkü sensizken saydığım hasret kuşları
Düşmanımdır.
Sonra bir yalnızlık kalkıyor bu limandan
Yakıyor bütün bu sensiz şehri.
Belki de biz koca bir yılı devirir gibi yaşayacaktık sonbaharı
Diktatörün boyunduruğu altında kalmayacaktık
Yalnızlığın arması sarmayacaktı ruhumuzu
Gözü siyah, saçı siyah, kaşı siyah
Siyahını özene bezene seçmişsin.
Siyah sonbaharlar değecek gönlümüze, bilesin
Hasret yapraklarını savurarak solduracak
Yakacak bütün bu sensiz şehri
Bir acı beliriyor denizin yamacında
Yokuş yukarı atılan yalnızlık naraları
Darbenin şanlı komutanları gibi bu vurdumduymazlık
Öylece tüketiyor kelime-i aşkı
Elleri küçük, ayakları küçük, yanları küçük kadın
Bir şiir daha yazarsam
Seni öldüreceğim içimde sonu gelmez türkülerle birlikte
Mısralar beni tutukluyor dar sokaklarda
Çünkü bu öyle bir şaha kalkmak oluyor ki
Ah! Yalnızlığı bir filme çeker gibi
Yavaş olurmuş bu şehirde at arabaları
Hasrettir adımları. Karış karış, fersah fersah
Tepeden tırnağa, yıldızların özenerek giyindiği
Mutlulukla çelişiyor bu gece aydınlık
Yakıyor bütün bu sensiz şehri,
Ardında yalnızlığın harabesini de bırakarak.