1
Yorum
1
Beğeni
5,0
Puan
1036
Okunma
Bir yaprak düşer toprağa
Kimselere minnet etmeden sarardığından
Ve hiç bir güneşi sevmediğinden
Yalnız bir su damlasıyla karar kılar ömrüne
Uzun yıllar geçti dedi mor dudakları
Bu topraklarda güller açmayalı
Çok yağmurlar yağdı
İhaneti perçinleyen
Bir yavru çam tohumu kadar mağrur
çınar gölgesinde nefes alan
Ak benekli ceylanlar
Şimdilerde iki günlük uykulu bebekler gibi
Sabır kavramıyla beşik yazgılarını
Kara kalemle yazıyorlar
Sular göklere elçi gönderiyor
İnanmış bir kaç el yordamıyla
Türküler ardıç, meşe kokusuna hasret
Başak başak büyüyen ateş yürekler imparatoru
Kırmızı ve sisli gözleri hülyasını
Dirsek boyu uzanan nasırlarını
Ve tüm yoksul bakışlarını bir günlük kiraya verdi
Zordu leylasını kaybeden mecnun olmak
Taş kalpli mağaralara ait gümüşî renklere
Mezar kokusunu devşirmek
İnsan diyorum
Nesfine yenik ve yorgun yapay bir hayat
Adem diyorum ceylanları okşayan kalp!
Şimdilerde avuntusu zamane ritüelleri
Degişen bir şey yok aslında
Aynı gök aynı toprak...
Değişen ademden insana
Varlıktan yokluğa
Süreğen yoz bir ekmek tadı
Tuzu Kerbeladan kopmuş
Pompeiden yanarak gelen
Reform rönesans görmüş
Akillikten uzak entelijans
Ve bizdeki papağanlar
Kimsesiz kaldığım doğrudur
Kolarrıma mıknatıs bağlayan
Makine ömrümde
Nefesten öte medeniyet çekmeliyim
Berlin Duvarını yıkan garbın kutlu çoçuklarına inat
Kainatın anahtarını besmele ile açmalıyım
Muştu benim muştum
Hilkatim can çekişmemeli
Gazzeden sedama eklensin !!!
Masum sıbyanların şen kahkahası
5.0
100% (2)