2
Yorum
1
Beğeni
5,0
Puan
1572
Okunma
Zingerilla ölmeden önce ...
Son yokuşlardan geçiyordu .
Dağların koynundan ,
Mezopotamya ovasına iniyordu Üvercinka misali .
Güneş kavurucu sıcaklığını bir kenara itip ,
Kara bulutlarının yakasından tutup ,
Gökyüzünün asma tavanına çekti .
Tüm ovaya yağıyordu damlalar ,
O kadar sade ,
O kadar beyaz .
Rüzgar tüm asiliğini yüreğine atarak ,
Durgundu ,
Zingerilla’nın dalgalı saçlarını okşuyordu .
Son öpüştü ay’ın şavkıyan ışığı ,
Yüreğine değiyordu .
Gözlerinin önüne düşüyordu yıldızlar ,
Yakamozlar gökyüzünün bir ucundan diğer ucuna kayıyordu . .
Güneşi ,
Ay’ı öpüyordu vişne çürüğü dudaklarıyla .
Son öpücüktü . .
Son dokunuştu . .
Zingerilla ve Renas ,
Londra’nın ünlü Tower Bridge köprüsünü karşısına almış evlerinde . .
Westminster caddesinin en gözde resturantında
The Foyer At Claridge’s de akşam yemeğine çıkacaklardı .
Evlilik yıl dönümünü kutlamak adına ,
Renas’ın süpriz bir randevusu vardı .
Zingerilla’nın arkasına geçip ince belini
Şiirsel kollatıyla kavradı ,
Boynuna tatlı bir öpücük kondurup ,
Sürükleyici bir romanı okur gibi
Zingerilla’nın yürek sayfalarını çeviriyordu ,
Her sayfalarında başka bir sevda ,
Her sayfalarında başka bir aşk .
Tanrım diyiyordu
Tanrım
Renas okuyordu sürükleyici romanını
Heyecanla , o kadar dalgın , o kadar şehvetle okuyordu
Yağan yağmur ,
Ya da dünya
Umrunda değildi .
Sayfaların kokularını içine çekerek ,
Kırıştırmadan köşelerini yüreğin en ukte yerine işliyordu yazılanları.
Renas , Zingerilla’nın ince boynuna
Mardin işlemeli gümüş gerdanlığını boynuna takıyordu .
Aynanın karşısında yüz ifadeleri ,
İkiside sırıtıyordu
Gülüyordu .
Mutluluk, Zingerilla’nın ceylan gözlerinin derinliğindeki o gülüştü .
Renas gülüyordu ,
Ronahi arkasına dönerek
Renas’ın yüzüne bakıp ,
Dolgun ve yumuşak yanaklarını avuçlarının arasına aldı ,
Yanağına tatlı bir öpücük kondurup ,
Takım elbisesinin yakalarını düzeltip,
Kravatını topladı .
Renas her zamanki gibi şık ,
İtalyan dar kesim takım elbisesi ,
Omuzlarına kadar akan dalgalı ve uzun saçları
Geriye doğru yatırarak ,
Keman kaşları
Ve kara gözleriyle Ronahi’nin gözlerinde parlıyordu .
Ronahi uzun, kırmızı ve dar kesim ,
Omuzlarından hafif sıyrık elbisesi ,
Kırmızı ruj
Ve sürmeli gözleriyle ceylan gibiydi .
Uzun şelale saçları toplu ,
Renas’ın karşısındaydı .
Renas kelime yutmuş gibi derinden yutkunluk geçirdi
Renas’ın koluna girip tebessüm ederek
Renas şaşkın , tüm kelimeler boğazında düğümlü sanki
Sadece ve sadece yüzüne bakıyordu
Yürüyordu aynı zamanda
Ronahi gülüyordu sadece . .
El ele tutuşarak ,
Resturantın yolunu tuttular ,
Yavaş ve ağır bir yürüyüşle .
Görevliler kapıda karşıladı Renas’ı ve Ronahi’yi ,
Masalarına kadar eşlik ettikten sonra ,
Yakın dostlarıyla akşam yemeğine oturdular .
Fransız kadın yazar Branche ve aynı zamanda Zingerilla’nın yakın dostu ,
Yeni çıkarmış olduğu romanını Ronahi’ye takdim ederek ,
Nezaketini ve inceliğini bir kez daha gösterdi .
Uzunca romanından bahsederek ,
Ronahi ile sohbete durdular .
Herkes farklı gündem
Ve sanatlarla ilgili sohbetlere durmuşlardı ,
Gülenler hararetli konuşmalar . .
Renas ise ;
Yakın Kürt dostuyla Mezopotamya’da yaşanan gündemden ,
Gelişmelerden konuşuyordular .
Hasrettiler topraklarına
Özlüyorlardı
Hasret gideriyorlardı
Ölümlerden konuştukca gözleri doluyor bazen
Ardil elini Renas’ın eline koyarak
Güzel günlerden bahsediyordu
Gelecek olan güzel günlerden
Özgürlük , çocukların gülüşünden . .
Hararetli konuşmalar ve tartışmlar . .
Neler yapa bilecekleri hakkında derin bir sohbet içindeydiler .
Renas, Branche ve Ronahi’nin sohbetlerine kulak kabartarak ,
Elindeki kitabının ismine gözleri takıldı ,
Romanın ismi ’Ay Işığı’ . .
Kitap hakkında sohbet edecekken
Maria’nın romantik parçası araya giriyor ,
Sohbetleri ve muhabbetleri bölerek ,
Tüm sevgilileri ayağa kaldırdı ;
Renas , Ronahi ’nin ellerinden tutarak ,
Müziğin ruhlarını okşayan ince sesine kapıldılar .
Ruhların bir birine kavuşması gibi ,
Çıplak bir ses ,
Islak bir cümle ,
Esir düşüyor melodiler gözlerinde .
Ruhlarını sarıyor melodiler ,
Renas’ın ,
Elleri Ronahi’nin ince beline dolanıyor .
Ronahi’nin ,
İnce ve narin elleri, Renas’ın omuzunda oluyor .
Bedenleri daha da yakınlaşıyor .
Nefeslerinin misk-i ala kokusunu duyuyorlar ,
Ronahi, Renas’ın yanağını öpüyor, sarılıyor .
Ölümün son danslarındaydılar . .
Zingerilla’nın kokusu Renas’ın kokusuna karışıyor ,
Masada bir mumun alevinde eriyerek tüm duygular .
Ellerini tutup avuçlarından öpüyor ,
Resturantın soğuk beyaz duvarları ,
Kırmızıya boyanıyor .
Renas biraz daha boynuna eğiliyor ,
Yanağından öperek ,
Kulağına fısıldıyor ,
Ronahi gülüyor ,
Tebessüm ediyor .
Ayaklar iki ileri ,
Bir sağa, bir sola ,
İki geriye ,
Bir ileriye gidiyor .
Renas’ın elleri bir cümle gibi
Ruhunu saran ,
Yüreğini okşayan, sevda sözleri gibi .
Dudağından dökülen tüm cümleler ,
Ronahi’nin belini kavrıyor .
Sonra ,
Asi bir tedirginlik düşüyor Ronahi’nin alt dudaklarına ,
Ateşten bir öpücük .
Güneş dudaklarını öpüyordu ,
Aydınlık sarıyordu yüreğini .
Melodilerin çıplaklığına kapılan
İki sevdalı ,
Gözleriyle yüz hatlarını süzüyor .
Nefesleriyle ,
Şarkıların eşliğinde ,
Maria’nın Yunanca sözlerine dalıyorlar . .
Saat gece yarısını bulmuştu .
Saatler geçiyordu . .
Gülüyorlardı . .
Masadan ağır ağır kalkarak ,
Westminster caddesinin dar sokaklarında dolanıyorlardı ,
Ronahi Topuklu ayakkabısını çıkartarak ,
Çıplak ayaklarıyla yürüyordu .
Yarı sarhoş haliyle ,
Mutluydu, gülüyordu .
Mirza Renas’ın ellerinden tutarak yürüyorlardı . .
Acı onları takip ediyordu ,
Büyük devletin kiralık katilleriydi ,
O kadar sessiz ,
O kadar sinsi .
Acını izleri, hayatın acımasız izlerinden kurtarmak adına azad edecekti Zingerilla’yı .
Dillerinin ucuyla seslendiler ,
Silahlar çekili ,
Demir yağmurlar yüreğine yağıyordu ,
Bedenini saran ateş vücudunu titretiyordu .
İki silah sesi duyuluyor dar sokakta ,
Ronahi sonsuz bir sevginin yatağına düşüyor kanlar içinde .
Acının katilleri karanlığa gizlenerek kaçıyorlar ,
Renas haykırıyor
Ronahi’nin yüreğine koyarak ellerini kanamayı durdurmaya çalışıyor
Haykırıyor , ağlıyor
Dayan diyiyor dayan . .
Ronahi nefesi kesiliyor ,
Dersin bir susuş ,
Son nefesi verip alıyor .
Sesler bulanık oluyor duyulmuyor ,
Renkler kararıyor ,
Bir aydınlanıyor ,
Bir kararıyor .
Göz kapakları kapınıyor ağır ağır ,
Dudaklarının kenarından akıyor kanlar ,
Boynu sola düşüyor .
Sadece kundura sesleri duyuluyordu dar sokaklarda . .
Renas’ın kollarına yaralı bir üvercinka. .
Dağların kokusuz güzeli ,
Dağların mor menekşesi ,
Karanlığa düştü . .
Kurudu renkleri
Soldu yaprakları
Düşüyordu boynu sol tarafa . .
Renas kollarıyla sararak
Sesi kesilmişti
Haykıramıyordu
Acı boğazını sıkmıştı
Yutkunamıyordu
Sadece ağlıyordu
Yağmur gibi
Dizlerinin üstüne çökerek .
Westminster Caddesinin orta yerinde ,
Herkes olan bitene hayretler içinde baka kalmıştı
Kanlar içinde kalan Ronahi’ye bakıyordu ,
Ronahi gülüyordu ,
Kara gözlerinden sade ,
Beyaz bir gözyaşı süzülüyordu ,
Yanağından dudaklarına iniyordu .
Ay , bugün kara bulutların ardındaydı
Şavkıyan ışığını, kara bulutlar tutsak etmişti
Karanlığa mahkümdu ay bu gece . .
Renas Tutaste
5.0
100% (2)