5
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1390
Okunma
küçük bir kar tanesi geçti gözlerimden
mahçup bir ay ışığı süzülürken
öksüren bacaların nefesleri arasında...
titriyordu geceye baş kaldıran sokak lambaları
ve titriyordu içimde bir "yoksun"luk...
ararken gözlerim gözlerinde uyuyan güneşleri,
küçük bir kar tanesi geçti gözlerimden....
taze bir nefes daha diyorum içimden
hadi, taze bir nefes daha...
ne olmuş yani avuçlarım boş kalmışsa?
çok mu zor tutunmadan yürümek?
varsın gitmesin ayaklarım gitmek istedikleri yere...
çok mu zor gözlerim soğuktan ıslandı demek?
varsın daha fazla üşüsn ıslanıp yankalrım...
"çok mu zor" diyorum, "kendine yalan söylemek..."
...kolay da değil hani...
sıvanmıyor ki aydınlığa küfredip yaktığım
karanlık mumları yalanlarımla...
şizofrenik duygulara dur diyesim geliyor
susuyorum söylenmemiş yalanlarımı
hadi...
taze bir nefes daha diyorum içimden....
bu köşeyi iy bilirim rüyalarımdan
güneşin yorgun döndüğü günlerden biriydi evine
ay balkonda yudumlarken akşam çayını
kızılırmak halini hatrını sormuştu geçerken aşağıdan...
kucağımda kese kese meyveler...
...bozkır çocukları için...
ve utangaç parmaklar sarılmışken birbirine
bir çift uatangaç turna daha katılmıştı onlara
ve ilk defa konuvermişlerdi bozkıra
ve sakallarının hasat zamanı gelmiş bozkırda kırmızı gelicikler açmıştı
sen gittikten sonra defalarca yaprakalrını okşadığım...
dünya o an turnalara dikkat kesilmişti sanki
ay bile bakakalmıştı
elinde soğumuştu karanfil kokulu çayı...
şimdi parmakalrım yanlız yürüyor bozkırda...
böyle değildi burası...
bu köşeyi iyi bilirim rüyalarımdan...
hayaller de tehir edermiş demek
duvarlar tek tek dolsa da
kömür karası çizgilerle
yeni duvarlar örmek gerekirmiş bazen
zamanın yüzlere çizdiği çizilere nispet yapsın diye
yaşlanmaya mahkum parmaklar...
ama değişmeyen seyler de olurmuş...
sen gibi mesela
lise sıralarında gözlerinde ışıldayan inciler hala yerinde
hala sıcacık gülüşün...
hani hayallerimdeki "sen" e çok benziyorsun
ama hayallerimdeki ben
ben değilim galiba...
bu şarkı böyle değildi değil mi?
bu nota bu kadar uzun çalınmamalıydı
hayaller de tehir edermiş demek...
hani üşümek için kavga etmişti parmaklarımız
ellerimiz bir türlü yanaşmıyordu ceplerimizn sıcağına
ne de olsa yanyana yürüyorduk...
parmakalrımız çetin bir savaşa tutuşmuştu...
tautasak etmek istiyorduk avuçalrımızın içinde
buz tutumuş yolların nefesine kaılıp gitmesşin diye sıcaklığı
üşüyen bedenlerimiznse bir anlamı yoktu
çünkü yol bir an önce bitsin istemiyorduk
çünkü yoktu aynı kapıyı açacak anahtarlarımız hala
ve kabuslarımından tanıdığım o köşe karşımıza çıktığında
sular durulmuş bütün husumet bitmişti
ve kaybolmuştu gecede ateşe dönmüş yorgun parmakların
hani üşümek için kavga emişti parmakalrımız???
özlemek kadar kolay değil yokluğuna alışmak
göz açıp kapamak kadar kolay seni özlemekse...
yarım porsiyon senliliklerde
göz açıp kapayacak kadar görememek gibi "varsın"lığını
zor "yoksun"luğuma alışmak...
belki farklı bi gün gelir pembe bir zarfla
farklı bir isim yazılmış olur üzerine
tanımadığım bir el yazısıyla
saman kağıdına sarılı yaşantım
kuşe kağıda sarılır belki
altın yaldızlarla...
hani belki bir de fiyakalı resmim olur bir köşede
vay beee der görenler....
ama hep dipnotta sen, kaynakçada sen, parantez aralarında sen durursun
keşke parantezleri silebilecek bir silgim olsaydı
keşke sayfa çevirmelerden bağımsız yapabilseydim seni okumayı....
diyorum ya
özlemek kadar kolay değil yoklıuğuna alışmak...
artık bitiresim var saçlamanmış sözlerimi
vuslatı beklemek kadar uzun menzilli olmasınlar istyorum
baharını bulsun istiyorum susuşum
can bulsun can vermiş kelimeleirn toparğında
kolların gibi sarılıp boynuma sana getirsin istiyorum beni
meyvelerinde taşısın seni sevmişliğin lezzetin
seni seviyorum diyerek ayrılsın her meyve dalından...
ve onlarla doldurup kucağını
utangaç "ben de seni"lerle sokulasın istiyorum
suskunluğumun gölgesine...
ve artık bitirmek istiyorum saçmalanmış sözlerimi....