9
Yorum
26
Beğeni
0,0
Puan
2811
Okunma

aşk...
duvarlara kazındığı haliyle asileşen devrimci kelimelerin
aralarına sokulan adındaki harflerle seviyorum seni
kanımın çarmığa gerilen peygamberini seyrederken gözlerinde
kursağıma doluşan çivilerle kanıyorum renksiz fotoğraf özlemlerine
...
rüzgara karşı konuştuğumda
yüzüme vuran sesimle doyuyorum sana
bir kuş cıvıltısı
çığlık vapur dinletisi
karanlık bir geceden geçen tüm düşler
aklımın coğrafyasında koşup
saklanıyorlar saçlarının ikindi vaktine
takvim yapraklarıyla ayrıldığım zamandan sonra
yokluğunun rakamlarla değil
varlığının uzak ihtimaliyle sevildiğini söylemeliyim
harflerle ortak şiirler yazdığım gözlerinin kenti
nasılda ışıldıyor beyaz kağıdın evreninde
özlediğimde seni
demlenmiş akşamı içerek tütünlü bir yorgunluk sarıyorum
sokaklara uzanmış rüzgarın sahipsizliğinde
kalabalık hayallerle seni ,hep seni adımlıyorum kaldırımlara
yanımdan geçen gölgenin tanımadığım kokusunda aramak seni
en meczup yanımla birden kendime dokunduğum ağrımdır
seni seviyorum demeyi yakıştırmadığım zavallı yalnızlığım var
öyle bir adamlığın kaybedilmemiş sancılarıyla alışıyorum sana
çünkü , ölüdür bende
her olasılığı ayırt etmeden aşkı alıyorum koynuma
dengesizce çatırdayan benzetmelerle uyumak istiyorum sana
bir tren geçmesi
maden göçüğü
ustanın çırağından öğrendikleri
anne gözyaşı
baba yorgunluğu
ve zulası hazan bir sevda
hepsiyle dalıyorum saçlarının yolculuğuna
düşkünlüğümün caddelerinde çıplak yürüyorum seni
alıştığım kadarıyla ağladığım
bildiğim kadarıyla ulaştığım hayatın resimlerine çiziyorum dudaklarını
ve aralarından geçen zaman
benim uğrak vakitlerimin o şiirler döktüğüm geceleridir
konuştuğun bütün sözcükleri toplayıp
eli ayağı çekilmiş hayatın yüreğinde topluyorum
varsayılan gerçeğinle değil var olan hayalinle saklıyorum seni
hiç kimseye anlatmadığım anlatamadığım suskunluğunu dinliyorum
uzağın mesafeler katettiği
hava zerreleriyle telgraf yazılımlarında bulduğum
o lisansız kopyasız ezbersiz haliyle ağırlıyorum sus dokunuşunu
ve ne güzel sadece doğaçlama seslerin arasında duymak seni
kapı gıcırtısı
ayak atışı
kedi miyavlaması
pencerede yağmur tıkırtısı
sen sus bunlarla konuş benimle
duyduğumdan daha çok alışırım harflerine
ağır ve kül doğurmalı dinlerim seni
olduğu gibi olmasın istiyorum
dağınık bir masanın toparlanmamış haliyle gel istiyorum
kitapların üzerine çökmüş
toz yığınına bulaşarak sarılmak istiyorum sana
ben bilinen ezberlerle değil
doğaçlama bir anın ulu orta çığlığıyla istiyorum seni
aşkın masumluğunu öldürmüş neslimin
ağır tahribatlarıyla sevemem seni
suyun renksizliğini gözlerinin renginde düşlerim
her düşe ağır hayaller yükleyen insanlardan değilim
karıncanın yükünde kavrarım seni
güvercinlerin alışılmışın dışındaki uysallığıyla merhaba derim
ben sende çocukluğumu özlerim
özledikçe pamuk şekerli dörtlükler kazırım gülüşüne
ağaçların gövdesine yazılan aşklarla gelmem sana
bir dağın eteğinde tek başına direnen
kardelenin umuduyla koşarım sana
aşk düşüncesizliği kaldırmaz
düşündüğüm kadarın fazlasında bulurum seni
boşuna kandırılmış kalabalık değil
adam gibi yalnızlıkta saklarım seni...!