1
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
1809
Okunma
Düşüyordum düşünmeden,
üşüyordum üşenmeden.
pencereliydi girdiğim evler,
damından güneşi seçiyordum
şehir efsanesi ve bir inanılmışlık hakimdi
dostluğumuza ve çocukluğumuza.
Öylesine telaşlı oynuyorduk ki
geniş zamanlar uçuyormuşçasına.
Sarımtıraktı hastalığımız tipik çocuktuk
şifalı gülüşlerde ölümsüzlüğü bulmuştuk.
Şimdi baktığım küçücük mekanlar nasıl devleşmiş
annemin eli, babamın uzun boyu,
gözyaşımın tuzu...
İnsanı gerçeklere yabancı edermiş.
Artık bir gramofon iğnesi kadar hassas çerçevede yaşadıklarım.
Zemin ıslak ve kırılganlıklar dahi sahici değil.
Seyre dalıyorum kişileri,etrafımda delil bırakmadan.
Gülüyorum gülüşmeden,
bakıyorum bakışmadan...