6
Yorum
4
Beğeni
5,0
Puan
875
Okunma

zil “teneffüs süresi bitti” demekti
geç kalan tokadı tekmeyi..
olmadı cepdeli yerdi..
terden ıslak saçlar, pembeleşmiş yüzler
derin derin alınan nefesler..
oyuna, itişip -kakışmaya devam edenler
sınıfa doluşup, öğretmeni bekleyenler,
itiş-kakış,
gavga-gürültü,
vayvalak,
curcuna,
ve şahit olurduk, her teneffüste
birilerinin birilerine
özellikle zengin çocuklarına
sahip çıkmasına..
beni hiç kollayan olmazdı
kimsem, kale’m olmadı
ne gam
oyuna da almazlardı
“o(ğ)lum bi yanına bişiy olcak” diye
çıkan olduğunda ya da
eşleşme yarım kaldığında
arada bir gönlümü alırlardı
gene de biri gelene gadak diye de uyarırlardı..
“bekten ayrılma”zdım,
kale arkasına,
ya da dışarı kaçan topa yollanırdım,
biri geldiğinde
“yedek” ayrılırdım
ne kadar süreceği belirsiz
teneffüs aralarında
çalmadım hiç öğretmenden habersiz
öğretmenler odasının kapısında
öğretmenin gözlerinde gözlerim
tamam “çal” desin, hani başıyla
ellerimde bir onaltılık paslı eski çivi,
bir sapsız zil ile beklerim..
bütün bakışlar düşmanca olsa da
o günkü konuyu işlerim,
kimse takmazdı
öğretmen gayet memnun,
gözlerim parlardı
ama sanırım kimse bir şey anlamazdı
çok da umurumdaydı?
resim için Sn Aydın Eyvaz’a teşekkürler
.
5.0
100% (4)