6
Yorum
15
Beğeni
0,0
Puan
1859
Okunma
koparmak istiyorsam zincirlerimi
demir atmak yeni bir aşka
ve silmek gelmişini geçmişini
kirli hayallerimin
veda etmeliyim
doğduğum topraklara
ama
önce
helal etmeli
ardımdan zıkkım yağdıran
huysuz yaşlı teyzeler
ağaçlarından çaldığım ham erikleri
hani olmamışlarken daha
bekleyemiyorken kocaman ve tatlı olmalarını
bilyelerim kadar büyüdüklerinde
hoyratça koparıp
çekirdekleriyle yediğim
koruk misali erikleri
belki
son bir kez daha
debelenip yerlerde
toza kire bulanmalı eskisi gibi
terleyip tazı gibi kokmalı yine
dayamalıyım kenarları dondurmalı
yapış yapış ağzımı
mahallede ki sokak çeşmesine
kana kana içerken kaya suyundan
öpüşmeli dudaklarım benden öncesi
sayısız dudak iziyle
son bir kez daha
kayıp düşmeliyim dizlerimin üzerine
iki güzel yaram olmalı nur topu gibi
iki ayrı yerden kanamalıyım
tatlı tatlı acımalı canım
hatta utanarak ağlamalıyım
ellerimi yumruk yapıp dayamalıyım gözlerime
işaret parmaklarım dolaşmalı kirpiklerimde
son bir kez daha
duymalyım macuncunun sesini
bir koşu eve gidip
beş kuruş almalıyım annemden
yalvara yakara
o arkamdan isyan ederken
ve bağırırken kızgın bir sesle
-mahallenin en pis çocuğu...diye
ben her zamanki gibi duymazdan gelip
yetişmeliyim salyalarımı akıtacak şekere
bir elimle tutarken macunun tahta çubuğunu
diğer elim dolaşmalı
isimsiz sokak kedisinin tüylerinde
son bir kez daha
o çocuk çıkıp gelmeli meydana
hani hiç sevemediğim sarı saçlı çocuk
altında babasının aldığı yeni bisikleti ile
tur atmalı maç yaptığımız sokakta
top elimde öylece kalmalıyım
beni kıskançlıkla tanıştırdı diye
bir kez daha nefret etmeliyim ondan
haince bakmalıyım ona
içimden "keşke düşse" diyen bir sesle
sonra dikmeliyim burnumu havaya
ben bile kanmazken bu yalana
gaipten bir ses duymuş gibi
annem çağırıyor demeliyim
dokunsalar ağlayacak hissim
burnumun direğini sızlatırken
kırarcasına tokmağını
alacaklı gibi çalmalıyım
iki katlı mustakil evimizin kapısını
kıskançlığımı gizleyecek malzemenin
kokusu gelmeli mutfaktan
ağlamak için bahane
"yine mi fasulye"diye zırlamaya hazırlanırken
tutup kolumdan çekmeli annem
kurna başına
söylene söylene çıkarıp üstümü başımı
bir kalıp sabunla akıtmalı üzerimden
meftunu olduğum sokağın kokusunu
aklımda iki tekerin hayali
içimde geçmeyen kıskançlık izi
vazgeçip sevmediğim yemekten
aç karnına girmeliyim
buz gibi çarşafların arasına
son kez
alıp koynuna avutmalı beni
renkli düşler diyarı
büyütmeden uyutmalı
her şeyimi sığdrııyorum da
bir çocukluğum sığmıyor valize
kapanmıyor bir türlü ağzı
ve her seferinde geri dönüyorum
can bulduğum şehrin kavuğuna